Türkçe - ქართული
Ana Sayfa - İletişim
 
 

  Gürcüler Kimdir?

  Gürcüce Öğrenelim

  Türkiye'de Anadil Öğrenimi

  Türkiye'de Gürcü Sanatı

  Kitaplık

  Gürcistan

  Gürcistan’ın Sorunlu Bölgeleri

  Tarih

  Görüş - Düşünce - Makale

  Kültür

  Apkhazeti Tarihi

 
   16 MART 1921 MOSKOVA VE 13 EKİM 1921 KARS ANTLAŞMALARI SÜREÇLERİNDE BATUMİ

GÜRCİSTAN DEMOKRATİK CUMHURİYETİ, REVKOMİ VE ANKARA HÜKÛMETİ İLE RUSYA SOSYALİST FEDERAL SOVYET CUMHURİYETİ’NİN BATUMİ’DEKİ SON GÜNLERİ

Fevzi ÇELEBİ*

1.GİRİŞ

Batumi 1547 yılında Guria Prensliği’nden Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmiştir[1]. 1564 yılında yeniden Guria Prensliği tarafından geri alındıysa da kısa süre elde tutulabilmiş, 17. yüzyıl sonunda tamamen Türk kontrolüne girmiştir[2]. 1873’de Batumi, Lazistan Paşalığı’nın merkezi şehridir ve Trabzon merkezli mutasarrıf tarafından yönetilmektedir. 

Gürcü krallıkları Kartl-Kakheti ve İmereti’yi, Gürcü prenslikleri Guria, Svaneti, Apkhazeti ve Samegrelo’yu 1801’de işgale başlayıp, işgali 1867’de tamamlayan Rusya İmparatorluğu[3], 1878’de Osmanlı İmparatorluğu’nun elindeki Kuzeydoğu Anadolu topraklarının tamamını Batumi’yle birlikte ele geçirmiştir. 1917’deki Rus Şubat Devrimi sonrasında bölgede oluşan otorite boşluğunu Güney Kafkasya Bölgesel Komitesi, yine aynı sene gerçekleşen Rus Devrimi akabinde Güney Kafkasya Komiserliği, 1918’de ise Güney Kafkasya Seimi dolduracak, ardından Batumi Güney Kafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti ve sonrasında Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti sınırları içinde kalacaktır.   

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti sınırlarına dâhilken dahi, önce Osmanlı İmparatorluğu ve 25 Ocak 1918’de kurulduğu ilan edilen Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti[4] sonra, Türk Millî Mücadelesi dolayısıyla 3 Mayıs 1920’de kurulan Ankara Hükûmeti Batumi’yle alakalarını devam ettirmeye çalışmışlardır.

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, topraklarının büyük kısmında yönetimini oturtmaya muvaffak olurken, komşu kuzey topraklarda Rus İç Savaşı (1918-1922) sürmekte, komşu güney topraklarda Türk Millî Mücadelesi (1919-1922) devam etmektedir.

Gürcüler Noe Jordania liderliğinde Marx’ın ön gördüğü gibi kapitalist gelişimin tamamlanarak demokratik yollarla sosyalizme geçileceğini savunan menşevizmi[5], Ruslar Vladimir Lenin önderliğinde ihtilalle doğrudan sosyalizme geçilmesi gerektiğini savunan bolşevizmi seçmişlerdir[6]. Önemli bir kısım Gürcü sosyalist de Rus Bolşeviklerin içinde yer almakta, Gürcü topraklarında Bolşevikler etkin olamamaktadır. Türklerin durumu ise farklıdır. Mustafa Kemal Paşa 23 Haziran 1919’da Amasya’dan Kâzım Paşa’ya yazdığı telgrafta: “Bolşevizmin suret-i telakkisi ve tecellisi dahi müzakere edilerek, esasen Kazan, Orunburg, Kırım ve saire gibi ahali-yi İslamiye bunu kabul ederek, diyanet, anane gibi işlere zaten alakadar olmadığından, bunun memleket için bir mahzuru olmayacağı düşünüldü” der[7]. Telgraf Havza’da Rusya SFSC albayı Semyon Budyonny’yle görüşülmesinden sonra çekilmiştir[8]. Yazısındaki diğer cümleler, onun yeni bir hareket olan, doktrinleri henüz kendisince bilinmeyen, fakat Osmanlı’nın uğradığı istila karşısında galiplere bir koz, hem icabında yardımcı kuvvet olarak kullanabileceğini düşündüğü bolşeviklik karşısında, o günlerdeki telakki ve tutumunu gereği gibi aydınlatmaktadır[9]. Mustafa Kemal Paşa’nın kurmay heyetinden Hüsrev Bey’in[10] 7 Haziran 1919’da Erzurum’da Kâzım Paşa’ya yazdığı mektubunda: “Bolşeviklerin Kafkasya’yı tamamen istila etmeleri ve bizimle el ele vermeleri, ancak bizim için prensipin kabulünü mümkün kılabilecektir” der. Nitekim 6 Şubat 1920’de Kâzım Paşa’ya yazdığı mektuptaki: “Türkiye Kafkasya’dan, Bolşevik istilasını kolaylaştırmak ve onunla tevhidi hareket etmekle garptan şarka doğru Anadolu, Suriye, Irak, İran, Afganistan ve Hindistan kapılarını müthiş bir surette açmış olacaktır. Bu açık kapıları kapatmak için müttefikler, taarruzi harekâtı sevkü’l-ceyşiyeyi yapacak kudretleri süratle tedarik edemezler. Gerekli hareket üslerine ise tabiaten malik değildirler. Böyle hareket ancak Batum’dan[11] bahis konusu olursa da, bu halde dahi Kafkasya ile Hazar Denizi’nin arası tıkanmak için 400 kilometreden fazla uzaklaşmak icab eder. Bu hal karşısında itilaf devletleri, Bolşevikler ile Türklerin arasını, Kafkas milletleri vasıtasıyla kesmek planını bulmuşlardır” (…) “Eğer bu plan muvaffak olur ve Kafkas milletlerinin bize karşı kati bir set vaziyeti almasıyla memleketimiz mahsur kalırsa, artık Türkiye için icab-ı mukavemet esasında yıkılmış olur (...) Binaenaleyh, Kafkasya seddinin yapılmasını, Türkiye’nin katiyen mahvı projesi sayıp, bu seddi itilaf devletlerine yaptırmamak için en son vasıtalara başvurmak ve bu uğurda her türlü tehlikeleri de göze aldırmak mecburiyetindeyiz” cümlelerinin Şevket Süreyya Aydemir günün şartları içinde değerlendirilmesi gerektiği fikrindedir[12].

“Türk Millî Mücadelesi sırasında Ekim Devrimi’ni bütün insanlığın sömürgeci devletlerin elinden kurtarılması yolunda bir hareket olarak gören Türk idarecileri bu devrimin ortak düşman karşısında kazandığı zaferi memnuniyetle karşıladıklarını söylerken Sovyet adamları da Türkiye’de kurulan yeni idarenin komünist rejimi benimseyeceğini umarak Ankara Hükûmeti’ni destekleyeceklerdir[13]. Bir taraftan da “Batıya karşı savaşan Müslüman Ankara Hükûmeti’ne verilen destekle, eski imparatorluk Rusya’sı topraklarında yaşayan Müslümanların gözünde Bolşevikler hakkında olumlu bir imaj oluşabilecektir[14]”. Fakat Ankara Hükûmeti yönetimi bolşevik fikirlerle ilişkisini en geç İzmir iktisat kongresinde sona erdirmiş, kapitalist sistem dışı maceralara kalkışmayacağını açıkça ortaya koymuştur[15].

Mustafa Kemal Paşa aslında menşevizme ya da bolşevizme çok da yakın durmamakla birlikte bir süre sonra ideolojilerini milliyetçi ve İslamiyet’e saygılı olarak tanımlayacaktır[16]

İlk intiba Gürcüler ve Rusların düşünce ve siyaset olarak birbirlerine yakın Türklere uzak olması gerektiğidir. Türkler, Gürcüler ve Ruslarla iyi ilişkiler kurma yolunu izleyecekler fakat Bolşevik Rusya’ya daha yakın duracaklardır. Bunun en önemli sebebi mücadele içinde bulundukları emperyalizm ve işgalci açık emperyalizm olmalıdır. Bu ortak noktaların haricinde Türkler için en önemli husus elbette yardım alabilecekleri tek güçlü hükûmetin Ruslara ait olmasıdır. Ayrıca Gürcüler önce Elviye-i Selase[17] olarak anılan daha sonra Misak-ı Millî Beyannâmesi’nde[18] adları geçecek Kuzeydoğu Anadolu’daki toprakların önemli bölümünü ellerinde bulundurmaktadırlar. Gürcü tarafından bakıldığında Türklerin Gürcü Müslüman nüfûs barındıran Tao-Klarceti ile Samtskhe’yi almak istedikleri ve Çaneti’yi ellerinde tuttukları görülmektedir. Rusya ise yönetim kademelerindeki Gürcülerle rejimini, cebri ihraç etmeye çalışan ve Gürcistan’daki Bolşevikler ile azınlıklar üzerinden bunu gerçekleştirmek isteyen, bu şekilde muvaffak olamazsa doğrudan saldırabilecek bir komşudur. Gürcüler sosyal demokrat ağırlıklı bir hükûmetle yönetilmelerine rağmen, özellikle Batı ülkeleriyle ilişkilerinden dolayı Ruslar tarafından tehdit olarak görülmektedirler. Bu sebepten Türkler için de Ruslardan Anadolu’ya gönderilebilecek yardımın da önünde engeldirler. Kurulmuş/kurulacak üç hükûmet de uluslararası alanda tanınmayla ilgili sorun yaşamaktadırlar. Türkler ve Ruslar görüldüğü üzere birbirlerinden emin iken, her ikisiyle de komşu Gürcüler kuşku içindedir.  

Mustafa Kemal Paşa Anadolu ve Rumeli Müdâfaa-i Hukuk Cemiyeti umumî reisi iken 26 Eylül 1919 tarihinde Halil Paşa[19] başkanlığındaki bir heyeti para ve her nevi harp malzemesi yardımı almak amacıyla Moskova’ya göndermiştir. Halil Paşa’nın heyetine yolda Kâzım Paşa’nın[20] görevlendirdiği Fuat Sabit Bey[21] de katılmıştır. Türk heyetinin Rusya SFSC Hükûmeti’yle irtibat kurmaları sadece 15 Mayıs 1920 günü gerçekleşmiş, Rusya SFSC Dışişleri Halk Komiseri Georgiy Chicerin, Dışişleri Halk Komiseri Yardımcısı Lev Karahan[22] ve Askeri Halk Komiseri Sergey Kamenev’le görüşme sağlanabilmiştir. Rus kaynaklarına göre Halil Paşa ve heyeti; “ülkelerinde komünizmin çok yayıldığını bunun gelişmesine engel olunmadığını” ifade etmiş, “kısa zamanda Anadolu’da kurulacak yeni hükûmetin Ruslarla bir antlaşma yapacağını” belirtmiş, hatta “bir sovyet cumhuriyeti kurabilecek Türk Millî Mücadelesi’nin her türlü yardımı hak ettiği ve Türk inkılâbının Rus inkılâbının kız kardeşi” olduğundan bahsetmişlerdir[23].

Rusya SFSC, bir Gürcü olan Kafkasya Ordusu Başkomutanı Şalva Eliava’yı Osmanlı’nın durumu hakkında bilgi almak için 1919 yılı sonlarında İstanbul’a göndermiş, Şalva Eliava İstanbul milliyetçi teşkilatlarıyla da temasa geçmiş ve Bolşeviklerin, Batılı emperyalistlere karşı millî haklarını kabul ederek Türklere destek verileceğini söylemiştir[24].

23 Nisan’da açılan I. Meclis, henüz Mebuslar Heyeti’ni daha seçmeden ve geçici idarecilerinin aldığı bir kararla[25] Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa[26] 26 Nisan 1920’de, Rusya SFSC Hükûmeti’ne bir mektup yazmıştır[27]. Mektupta “ihtilalci Rusya’yla birlikte emperyalizme karşı müşterek mücadele azmi” bildirilmiştir[28]. Kafkasya’daki antiemperyalist mücadeleye katılmaya hazır oldukları ifade edilerek Rusya SFSC’nden kendilerine saldıran güçlere karşı savaşmak için para ve her nevi harp malzemesi yardımı talebi iletilmiştir[29]. Mustafa Kemal Paşa mektubunda ayrıca Moskova’ya bir heyet göndermek istediğini belirtmiştir[30]. Aynı gün Rusya SFSC ordusu Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin müttefiki Azerbaycan’a girmiş, 28 Nisan 1920’de Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuştur. Artık bolşevik olan Azerbaycan sınırlarında Gürcüleri tehdit eden Rusya SFSC ordusu vardır[31].

 

2.GÜRCİSTAN DEMOKRATİK CUMHURİYETİ’NE RUSYA SFSC’NİN İLK SALDIRILARI

1 ve 2 Mayıs 1920 günlerinde Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ne Rusya SFSC tarafından güneyden ilk saldırılar düzenlenmiştir. Ruslar Gürcüler ile Bolşevik Azerbaycan Türkleri arasındaki anlaşmazlıkların hâlli için Gürcü topraklarına girdiklerini söylemektedirler. Gürcü ordusu beklemedikleri şekilde direnç göstererek, iyi bir savunma sonrası Rusya SFSC ordusunu durdurduğu gibi karşı taarruza da geçerek kendi sınırlarını aşıp Rusya SFSC’nin elindeki topraklara birkaç kilometre derinliğinde girmiştir. Moskova Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin siyâsî olarak dirençli olduğunu müşâhede ettiği gibi, askerî olarak da ele geçirilmesinin zor olduğunu düşünmüş, bu sebeple anlaşma yoluna gitmiştir[32].

Osmanlı İmparatorluğu topraklarında 3 Mayıs 1920’de Ankara Hükûmeti kurulmuş, bu tarihten sonra Kafkasya’yla ilgili kararlar varlığını sürdürmesine rağmen İstanbul Hükûmeti’nden yani Osmanlı İmparatorluğu’ndan değil Ankara’dan çıkmaya başlamıştır.  Mustafa Kemal Paşa’nın mektubuna Lenin’den cevap henüz gelmemiş fakat Ankara Hükûmeti’nce harekete geçilmiş[33], 5 Mayıs 1920’de bu hususta bir de karar alınmıştır[34]. Rusya SFSC de bunun üzerine onay vererek, heyeti kabul edeceğini bildirmiştir[35].

7 Mayıs 1920’de Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ile Rusya SFSC arasında Gürcüler adına delege Kurucu Meclis üyesi Grigol Uratadze, Ruslar adına Dışişleri Halk Komiseri Yardımcısı Lev Karahan tarafından “Gürcü-Sovyet Barış Antlaşması” imzalanmıştır. Bu antlaşmayla Ruslar tarafından Gürcülerin toprak bütünlüğünü tanımıştır ve karşılıklı diplomatik misyonlar açılacaktır[36].

Ankara Hükûmeti adına yapılan diplomatik ilişki kurulması teklifi, 2 Haziran 1920’de doğrudan Rusya SFSC Dışişleri Halk Komiseri Georgiy Chicerin tarafından olumlu karşılık görmüştür. Tarih Ankara Hükûmeti’yle Rusya SFSC arasında diplomatik ilişkilerin başlangıcı kabul edilebilir[37]. Şalva Eliava 8 Haziran 1920’de de Ankara’ya tam yetkili temsilcisi olarak atanmış para ve her nevi harp malzemesi yardımı hususunda Rusların kararlarını bildirmiştir[38].

Rusya SFSC elçisi Sergei Kirov da 20 Haziran 1920’de Tbilisi’deki görevine başlamıştır[39]. Ancak Gürcistan’a girdiği andan itibaren elçiden ziyade dokunulmazlık zırhına sahip bir Gürcü bolşevik gibi davranmaktadır[40]. Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin Rusya SFSC elçisi olarak da Gerasime Makharadze atanmıştır. Askeri ataşe Anton Natsvlişvili’yle, “İtilaf devletlerinin Rusya SFSC’ne saldırmak için Gürcü topraklarını bir merkez olarak göremeyeceklerini, ülkelerinin demokratik ilkeleri Rusya SFSC’ne karşı ihlâl etmeyeceğini” vurgulayarak, iki ülke arasındaki ilişkileri sağlam zemine oturtabilmek için tüm diplomatik yolları kullanmak istemişlerdir.

Mustafa Kemal Paşa Rusya SFSC’ne göndereceği heyette, Hariciye Vekili Bekir Sami Bey’in[41] yanında İktisat Vekili Yusuf Kemal Bey’in[42] de bulunmasını uygun görmektedir. Bekir Sami Bey başkanlığındaki heyetin esas vazifesi iki memleket arasında bir dostluk antlaşması akdetmek ve Ankara Hükûmeti’nin ihtiyacı olan para ve her nevi harp malzemesi yardımının teminidir[43]. Sonradan heyete, Rusça bilen Lazistan Mebusu Osman Bey[44], Erkân-ı Harbiye Kaymakamı Seyfi Bey[45] ve İbrahim Edhem (Talî) Bey[46] de iştirak edecektir[47]. Dönem için Moskova’ya gidilecek en uygun güzergâh Kars-Gümrü-Tbilisi-Bakü istikametidir[48]. Lâkin dostluk münasebetleri henüz kurulmadığından Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti üzerinden seyahat yapamayacaklardır[49]. Ankara Hükûmeti heyeti 11 Mayıs 1920’de yola çıkmıştır[50]. Ankara’dan Trabzon’a, Trabzon’dan deniz yoluyla Tuapse’ye geçmişler[51], Moskova’ya demiryoluyla ancak 19 Temmuz 1920’de ulaşabilmişlerdir[52]. 24 Temmuz günü Dışişleri Halk Komiseri Georgiy Chicerin’le yanında müsteşarı Lev Karahan bulunuyorken görüşülebilmiş ve genel hususlardan bahsedilmiştir. Günün akşamı heyet yalnızca Lev Karahan’la görüşmüş talep ettikleri yardımın Anadolu’ya sevki için Ermenistan’daki yolun bir an evvel açılması ele alınmıştır. Nitekim para ve her nevi harp malzemesinin deniz yoluyla sevki tehlikeli görülmektedir. Lev Karahan Ermenistan’a gönderdikleri heyetle beraber Halil Paşa ve Ankara’ya gidecek sefaret kâtiplerinden biriyle şimdilik bin kilogram altın gönderdiklerini ve dörder toplu iki batarya ile altı bin tüfek, yüz mitralyöz ve çok miktarda cephanenin hazırlandığını söylemiştir[53]. Bekir Sami Bey; Cemal ve Halil paşaların[54] Ankara Hükûmeti tarafından resmen vazifelendirilmiş olmadıklarını, teşebbüslerinin şahsi mahiyet taşıyabileceğini bildirmiştir[55]. Daha sonra Enver Paşa’yla da karşılaşılmıştır. 27 Temmuz günü III. Enternasyonalin II. Kongresi’ne Buhara’dan gelen heyet yanlarında olduğu halde katılmışlardır. Buhara’dan Osman Bey[56] Lenin’e Kafkasya’daki ülkelerle anlaşarak buradan harp malzemesinin Anadolu’ya naklinin mümkün olabileceğini, kendilerinin de Türklerin ihtiyaç duyduğu parayı sağlayabileceklerini ifade etmiştir[57]. 4 Ağustos günü Lev Karahan’la ikinci bir görüşme yapılabilmiştir. Burada yolun Ermenistan üzerinden açılabileceği Lev Karahan tarafından ifade edilmiş, Anadolu’ya yardımın gerekliliği ve getirilen yetki belgelerinden de kalıcı antlaşmalar yapılabileceği konuşulmuştur. Fakat dostluk antlaşması görüşmeleri fiili olarak 16 Ağustos’ta başlayabilecektir[58]. 10 Ağustos’ta Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin ev sahipliğinde Ruslar ve Ermeniler arasında bir antlaşma yapılmış, burada Culfa-Şahtahtı arasındaki demiryolunun kontrolünü Ermeniler almışlardır[59]. Aynı gün iki Ermeni uçağı Türk mevzilerini bombalamıştır ve 12 Ağustos’ta Oltu’ya bağlı bazı köyler artık Ermeniler tarafından işgal edilmiş vaziyettedir. Rusya SFSC’yle yaptıkları antlaşmayla da üzerlerinden geçen yolu Türklere tamamen kapatmışlardır[60]. Georgiy Chicerin tarafından daha sonra, Anadolu’ya açılacak yolun Tbilisi üzerinden geçmesi beklenirken Ermenilerle yapılan antlaşmanın buna mani olduğu ifade edilmiştir[61]. 17-24 Ağustos tarihleri arasında Georgiy Chicerin heyetle görüşecek bir komisyon kurmuş, komisyon Ekonomi-Hukuk İşleri Şubesi Yöneticisi Sabanin ile Doğu İşleri Yetkilisi Adamov’dan oluşmuştur. Bu kişilere yetki de verilmiştir[62]. 24 Ağustos 1920 günü imzalanan antlaşma 8 maddeden müteşekkildir[63]. Antlaşma taslağının birinci maddesinde Türk tarafının önemsediği Misak-ı Millî Beyannâmesi’ne vurgu yapılmaktadır[64].

1 Haziran’da Lenin’e ulaştırılan Mustafa Kemal Paşa’nın[65] mektubuna cevap olarak Georgiy Chicerin “Türk ve Rus halklarını birleştirecek sağlam bir dostluk zemininin kurulmasından mutlu olunacağının” belirtildiği cevabî bir mektup yollamıştır[66]. Bekir Sami Bey’in 30 Ağustos günkü raporunda Georgiy Chicerin’le Batumi, Kars ve Ardahan Müslümanları hakkında görüşüldüğü Batumi’yle ilgili Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti’yle mevcut durumda mutabık olduklarını ileride durumun elverişli hale gelmesiyle yeniden değerlendirileceği belirtilmektedir. 2 Eylül günü Yusuf Kemal Bey, Osman Bey’le birlikte Ankara Hükûmeti’ne sevk edilecek yükün teminiyle yola çıkmışlar, diğerleri Moskova’da kalmıştır. Osman Bey de Rostov’da ayrılmış. Tuapse’ye kadar tercüman olarak üst düzey bolşevik Nuri isimli bir Gürcü, Yusuf Kemal Bey’e eşlik etmiş[67], deniz yoluyla Anadolu’ya gelinmiştir. Yusuf Kemal Bey’in Trabzon’dan çektiği telgrafa göre; trenle bir milyon altın ruble ve bir vagon mavzer fişeği getirmiştir. Mavzer fişeği ve mitralyöz yüklü sekiz vagon Moskova’da istasyonda hazırdır, Rostov’dan da üçer bin fişekle, altı bin İngiliz tüfeği, yüz mitralyöz ve sekiz yedi buçukluk İngiliz topu derdesti sevk edilmiştir. Sevkiyat işlerini Osman Bey halletmiştir. Altın Ankara Hükûmeti’ne ulaşınca dört milyon altın daha Moskova’dan gönderilecektir. Ayrıca Lev Karahan tarafından İtalya’da Ankara Hükûmeti hesabına bir milyondan üç milyona kadar kredi açılmıştır[68].

Ankara Hükûmeti 20 Eylül’de Ermenilere karşı harekâta başlama emri vermiş, Artvin, Ardahan ve Batumi’yi elinde tutan Gürcü Devleti’ne karşı herhangi bir harekâta girişilmeyeceği hatta Gürcülerin tarafsızlığını sağlamak adına toprak taleplerinin bile karşılanabileceği emirde belirtilmiştir. Buna rağmen kendilerine de saldırıda bulunulabileceğini düşünen Gürcüler Türklerle sınırlarını güçlendirme yoluna gitmişlerdir. Gürcü Hükûmeti birliklerini takviye için Borçka ve Karadeniz arasına 1000 mevcutlu, Kobuleti’ye[69] 1000 mevcutlu, Ardahan’a 1000 mevcutlu, Batumi’ye 800 mevcutlu alaylar yollamış, Artvin’e 300 mevcutlu, Ardanuç’a 250 mevcutlu taburlar sevk etmiştir[70]. Daha sonra takviye birliklerine yenileri eklenecektir[71]. Türkler ise Gürcülerin kendilerine güvenini tesis edebilmek amacıyla Yüzbaşı Talat Bey’i Tbilisi’ye Gürcü Hükûmeti yetkilileriyle, İttihatçı Hilmi Bey’i de Ardahan’daki Gürcü valisiyle görüşmeleri için göndermiştir[72].

Batumi ’deki Gürcü Müslümanların bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu’na ve Ankara Hükûmeti’ne yakınlık gösterebilmekteyken, “Gürcü Müslümanları Dayanışma Derneği’nin” başkanı Memed Abaşidze Gürcü millî birliğinin yanında durmakta, dolayısıyla Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ni açıkça destekler bir konumda bulunmaktadır[73]. Derneğin yayın organı “Samuslimano Sakartvelo[74] gazetesinin 20 Ekim tarihli nüshasında amacı Gürcü Devleti’nin dikkatini tamamen Batumi’ye çekmek olduğu anlaşılabilecek “Türk ordusunun Batumi’ye doğru yürüyeceğine” dair bir haber yayınlanmıştır[75]. Gürcü Dâhiliye Vekili Noe Ramişvili 20 Ekim’de Ankara’ya gönderdiği telgrafla Artvin, Ardahan ve Batumi yönlerine sınır ihlâli yapılmamasını istemiş, Ankara Hükûmeti’yse 21 Ekim’de belirtilen sınırın aşılmayacağını taahhüt etmiştir. İyi niyet göstergesi olarak ise 23 Ekim günü de Kâzım Bey’i Tbilisi Elçiliği’ne atamıştır[76]. Kâzım Bey 13 Kasım 1920’de Tbilisi’ye ulaşmıştır[77].

Ankara Hükûmeti elçisi Kâzım Bey ile Sergei Kirov'un yerine atanan Rusya SFSC elçisi Aaron Sheiman Tbilisi’de 14 Kasım’da görüşmüşler ve soru üzerine Kâzım Bey; “Gürcülerle, Türkler arasında geçici olarak kararlaştırılmış bir demarkasyon hattı olduğunu, Gürcülerin talepleri üzerine bu hattı geçmeyeceklerini, kendisinin Gürcülerle iyi ilişkiler kurmak için Tbilisi’ye gönderildiğini, bunu Anadolu’nun arzu ettiğini, Ankara Hükûmeti’nin Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’yle savaşmak niyetinde olmadığını” ifade etmiştir[78].

Birleşik Krallık; Gürcülerin Türklerle ittifak yapması ve Bolşeviklere karşı bir “Kafkasya Konfederasyonu” kurma çabalarına girişmiştir. 20 Kasım’da Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Dâhiliye Vekili Noe Ramişvili bunun ilk adımlarını atarak Ankara Hükûmeti’yle görüşme talebinde bulunmuştur. İstanbul Hükûmeti adına Ahmet İzzet Paşa da Bilecik’te Mustafa Kemal Paşa’yla görüşmüştür. Durumdan rahatsız olan Rusya SFSC’ne Ankara Hükûmeti Hariciye Vekâleti konunun asılsız olduğuna dair telgraf yollamış, Kazım Paşa’dan da Gümrü’de bulunan Rusya SFSC elçisi Polikarpe (Budu) Mdivani’ye durumu izah etmesini istemiştir. Doğrudan Georgiy Chicerin’e de Birleşik Krallık’la ilgili yalanlamada bulunarak dostluk antlaşması imzalamak istediklerini bildirmiştir[79].

29 Kasım 1920’de Rusya SFSC Erivan’a girmiş, böylelikle Gürcü Devleti için zayıf bir saldırganın yerini güçlü bir işgalci almıştır[80]. Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin Ankara Hükûmeti sınırları harici tamamen Rusya SFSC işgalindeki, bolşevikleşmiş topraklarla çevrilmiştir.

Gürcü Dâhiliye Vekili Noe Ramişvili’nin daha önce kendilerine gönderdiği antlaşma teklifini 6 Aralık’ta Ahmet Muhtar Bey Georgiy Chicerin’e bildirmiştir. Aslında vaziyet artık Gürcülerle yapılacak antlaşmaların Türkler için öneminin kalmadığı anlamına gelmektedir. Türk-Ermeni Savaşı’nda Gürcülerin tarafsız kalmaları sağlanmıştır, Rusya SFSC’yle Gürcülerin arası iyi değildir, ayrıca Artvin, Ardahan ve Batumi Gürcülerin elindedir ve bu vilayetlerdeki valiliklerini güçlendirmeye devam etmektedirler[81].

1920 Aralık ayı ve 1921 Ocak-Şubat ayları, Türk ve Rus heyetlerinin yeni görüşmeleri için hazırlık dönemi olmuştur. 1920 Aralık ayı başlarında İoseb Stalin, yine bir Gürcü olan Grigol (Sergo) Orconikidze’ye yeni bir antlaşma yapmak için hazır olduğunu bildirmiştir, Georgiy Chicerin yeni görevlendirilen Ankara sefiri Polikarpe (Budu) Mdivani’den Türklerin antlaşma için düşünceleri hakkında bilgi göndermesini istemiştir[82].   

Ankara Hükûmeti’nin Rusya SFSC’ne gönderilecek diplomatik temsilcisi olarak Moskova’ya elçi olarak atadığı Ali Fuat Paşa[83], Rıza Nur ve Yusuf Kemal beylerden müteşekkil ikinci heyet Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’yle ilişkiler kurulduğundan, bu kez ilk heyetin kullanamadığı yoldan hareket etmiş, 7 Ocak 1921’de Ankara’dan Kars’a ulaşmıştır[84]. Burada Moskova’dan Ankara’ya giden Polikarpe (Budu) Mdivani’yle karşılaşmışlar ve kendisinden antlaşma yapmaya muvaffak olacaklarına dair bilgi almışlar, eğer herhangi güçlüğe uğrarlarsa İoseb Stalin’le görüşme talebinde bulunmalarını, İoseb Stalin’in antlaşma yapma fikrinde olduğunu öğrenmişlerdir[85]. 14 Ocak 1921’de Ankara Hükûmeti Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ni de jure (hukûkî) olarak tanırken, trenle Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ne giren ve 17 Ocak’ta Tbilisi’ye varan heyet Gürcü Devleti’nin misafiri olarak kabul edilmiş, 18 Ocak’ta Gürcü Dâhiliye Vekili Noe Ramişvili’yle 20 Ocakta da Devlet Başkanı Noe Jordania’yla görüşmüşlerdir. Gürcü devlet adamlarının ana konusu “Kafkasya Konfederasyonu” olmuştur. Misafirlere Gürcü Hükûmeti’nce bir akşam yemeği de tertip edilmiştir. Yemekte Gürcüler Ruslar aleyhinde konuşmakta ve Türkler ile Gürcülerin ittifak etmeleri gerektiğini söylemektedirler. Türk heyeti bu konuşmalara cevap vermekten imtina etmiş, yemeğe geç de olsa Gürcü Dâhiliye Vekili Noe Ramişvili de katılmıştır. 27 Ocak’ta da Bakü’ye doğru yola çıkmışlardır[86].

27 Ocak 1921’de İtilaf devletleri Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ni de jure (hukûkî) olarak tanımışlardır.

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hariciye Komisyonu Başkanı, Askeri Komite Sekreteri ve Bütçe Komisyonu Başkanı iken elçi olarak atanan Svimon Mdivani 31 Ocak 1921’de Ankara’da misyonuna başlamış, 8 Şubat’ta itimatnamesini Mustafa Kemal Paşa’ya sunmuştur. Sefaret görevlileri içinde General Aleksandre Eristavi, Askeri Danışman Aristo Çumbadze, ateşeler Meliton (Osman) Kartsivadze ve Zia Abaşidze ile Mühimmat Subayı Teğmen Dimitri Şalikaşvili bulunmaktadır. Böylelikle Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ve Ankara Hükûmeti birbirlerini tanımış olmuşlardır. Birkaç gün içinde Gürcü sefiri Svimon Mdivani’nin öz kardeşi Polikarpe (Budu) Mdivani de Rusya SFSC elçisi olarak Ankara’daki görevine başlamıştır[87].

Svimon Mdivani itimatnamesini sunarken Mustafa Kemal Paşa’ya şu cümleleri sarf etmiştir:

Hükûmetim beni Ankara Hükûmeti’yle ilişkileri tesis etmek için vazifelendirmiştir. Gürcistan Hükûmeti Ankara Hükûmeti’ne karşı iyi niyet beslemektedir. Gürcistan Hükûmeti, Ankara Hükûmeti’nin haklı savaşından galip çıkacağından ve ülkenin bağımsızlığını kazanacağından emindir. Ankara Hükûmeti komşusu olan Gürcistan için de bağımsızlığın ne kadar önemli olduğunu çok iyi bilmektedir. Çünkü Gürcistan yüz yıl önce gasp edilen haklarını ancak şimdi kazanabilmiştir. Şu anki vaziyete göre Osmanlı-Gürcistan ilişkilerini her iki halkın tarihi tecrübelerinden faydalanarak her iki halkın menfaatine uygun bir şekilde kurmalıyız[88].

Mustafa Kemal Paşa itimatnamesini sunan ve nutkunu okuyan Gürcü sefiri Svimon Mdivani’ye hitaben şu konuşmayı yapmıştır:

“Sefir Cenapları!

Kendisiyle en açık bir samimiyet hissine dayanan münasebetler tesis edeceğimiz Gürcü milletini asilane şahıslarında selamlamakla bahtiyarım. Bu ümidin bir an evvet hâsıl olmasını kuvvetle arzu ederim. Davamızın meşruiyeti hakkında gösterdiğiniz takdirkârane hissiyata ve milletimizin hür ve bağımsız bir hayata olan hakkının nihai galebesine dair beslediğiniz kanaate bilhassa teşekkür ederim.

Türkiye[89] Büyük Millet Meclisi Hükûmeti, Hükûmetiniz Hariciye Nezareti’ne verdiği 21 Ekim 1920 tarihli notasında bağımsız ve kuvvetli bir Gürcistan’ın mevcudiyetinin menfaatlerimize uygun bulunduğunu bildirmişti. Bu vesile ile de Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin bu görüşünü teyit ederim. Yalnız şunu ilave edeyim ki, kendi mukadderatını bizzat kendi tayin etmek hakkını temin maksadıyla mücadele eden Türkiye, bu hakkı bütün milletler ve bilhassa komşusu bulunan Gürcü milleti için pek tabii bulur.

Gürcü milletinin saadeti ve gelişmesi hakkında beslediğimiz temennileri, tabi olduğunuz hükûmete tebliğ etmenizi zatı asilanelerinizden rica ederim. Aramızda bulunmanıza ve mühim vazife için seçilmenize sebep olan nadir vasıflarınızın her iki milleti birleştiren bağları her gün daha ziyade samimi kılacağına eminim[90]”.

Karşılıklı konuşmalar başlamış ve Mustafa Kemal Paşa şu sözleri de sarf etmiştir: “Bizleri Gürcistan’a sadece sempatimiz değil, ortak amaçlarımız da bağlıyor, Batı’da bizim güçlü düşmanımız var ve bize güçlü doğu lazım. Özellikle güçlü Kafkasya ve Kafkasya’da ise en önemli millet, güçlü Gürcistan, ayrıca Türkiye ve Gürcistan Kafkasya’nın diğer ülkelerini bağımsızlığa kavuşturacakları için beraber çalışacaklar[91]”.

 

3.GÜRCİSTAN DEMOKRATİK CUMHURİYETİ’NE RUSYA SFSC’NİN İKİNCİ SALDIRILARININ BAŞLAMASI VE REVKOMİ’NİN KURULUŞU

11 Şubat 1921’de Şulaveri’de Ermeniler ve sayıları zaten az olan Ruslar Gürcü Devleti’ne karşı ayaklanmışlardır. Rusya SFSC antlaşmalara rağmen tekrar güneyden saldırıya geçmiş, çatışmalar başlamış ve Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti sınırları ihlâl edilmiştir. Grigol (Sergo) Orconikidze’nin komutasındaki Rusya SFSC ordusu kendi ifadelerine göre bu kez de Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nde yaşayan Ermenilerin haklarının korunması için sınır ihlâli yapmıştır[92]. Ertesi gün Devlet Başkanı Noe Jordania’yı Ankara Hükûmeti elçisi Kazım Bey ziyaret edip Gürcistan’ın savunmasında yardım edebileceklerini belirtmiştir. Noe Jordania da Bolşeviklere karşı Ankara’nın askeri yardımı umuduyla elçisi Svimon Mdivani’den bu konuda görüşmelerin bir an önce başlatılmasını talep etmiştir[93].

15 Şubat’ta Bolşevik Azerbaycan üzerinden saldırılar yapılmış, 16 Şubat günü de Rusya SFSC’nin asıl saldırıları başlamıştır[94]. Aynı gün Gürcü Bolşevikler Şulaveri’de Gürcistan Komünist Partisi (Bolşevik) öncülüğünde Gürcistan Revkomi’ye dönüşecek olan Şulaveri Revkomi’yi[95] kurmuştur[96]. Kurulan bu Gürcü bolşevik yönetimiyle Gürcü topraklarında artık iki Gürcü hükûmeti vardır. Gürcistan Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı iken başbakanlık askeri danışmanlığına atanacak General İlia Odişelidze komutasındaki Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ordusu sürekli geri çekilmiş, Şulaveri Revkomi ve Rusya SFSC birlikleri ilerlemiştir.  

 

4.ARDAHAN VE ARTVİN’İN ANKARA HÜKÛMETİ TARAFINDAN GÜRCİSTAN DEMOKRATİK CUMHURİYETİ’NDEN ALINMASI

15 Şubat günü Ankara Hükûmeti’nin 28.01.1920 tarihli beyannamesi Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Elçiliği’ne ulaşmış beyannamede Kars, Ardahan ve Batumi’de plebisit düzenlenmesiyle ilgili cümleler şaşkınlık yaratmıştır[97].

16 Şubat 1921’de Kâzım Bey, Kâzım Paşa’ya Gürcülerin Türk himayesi kabul edeceklerini ve Rusya SFSC saldırılarının önlenmesini belirttiği bir telgraf yollamış, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Fevzi Paşa’dan da harekâta hazır olunması hususunda emir gelmiştir. Kâzım Paşa  hedefin Ardahan ve Artvin olduğunu düşünerek derhal ele geçirilmeleri için müfrezeler hazırlamaktadır[98].17 Şubat’ta buralara girilmesi için Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’nden izin istemiş, ertesi gün de Türk Hariciye Vekili Ahmet Muhtar Bey düşündükleri işgaller hakkında Georgiy Chicerin’den fikrini sormuştur[99]

Ankara Hükûmeti Heyeti 19 Şubat 1921 günü Moskova’ya ulaşmış, ilk heyetin aksine törenle karşılanmıştır[100]. Aynı gün Rusya SFSC, Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti topraklarında yeni bir saldırı başlatmıştır.

Rusya SFSC’nin Gürcü topraklarını işgale başlaması üzerine Ankara Hükûmeti’nin gündemi de Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin kontrolünde bulunan Batumi, Akhaltsikhe, Artvin ve Ardahan merkezli olmuştur. 21 Şubat 1921 tarihli meclis gizli celsesinde İcra Vekilleri Heyeti Başkanı Fevzi Paşa:[101]Kafkasya’da bir haftadan beri Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcüler arasında muharebe başlamıştır. Vaziyet bizim için gayet mühimdir” demek suretiyle durumun önemine vurgu yapmıştır[102]. Nitekim Rusya SFSC de saldırıları kendisinin yaptığını kabul etmemekte bolşevikleşen Azerbaycan Türkü ve Ermeni devletlerinin Gürcistan’la sorunları olduğunu söylemekte hatta arabuluculuk dahi teklif etmektedir[103]. Ankara Hükûmeti’nin yine 21 Şubat 1921 tarihli meclis gizli celsesinde Ahmet Muhtar Bey; “Gürcü Hristiyanların öteden beri Türklere karşı güvensiz olduklarını ve düşmanlık oluşturduklarını, Ermenilere karşı yaptıkları harekâtta seferberlik ilan ederek askeri tehdit oluşturduklarını, Rusya SFSC üzerlerine yönelince Ankara Hükûmeti’ne sefaret heyeti gönderdiklerini, iki ülke arasında sınırın belirlenmesi için, Ruslarla 7 Mayıs 1920’de yaptıkları barış antlaşmasının incelenmesi için yapılan davete gelmediklerini, Batumi’nin kendilerinin olduğuna dair ısrarcı olduklarını” ifade etmiştir. Ahmet Muhtar Bey ayrıca; “Ankara Hükûmeti’nin Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ne karşı sulh ya da harp vaziyetinde bulunacağına karar vermesini” istemiştir[104]. Erzurum Vekili Hüseyin Avni Bey; “Hükûmetin Kafkasya siyasetini yanlış gördüğünü ve Azerbaycan’ın bolşevikleşmesini Rusların kendilerine yaptırdığını” ifade etmiştir. “Ermenileri kendilerinin yendiğini ama yapılan başarılı harekâtın semeresini, “bolşevik olduk diyen Ermenileri himaye eden Ruslar” sebebiyle alamadıklarını” söylemiştir. “Şimdi aynısının olacağını, Batum’un alınması halinde yarın on gün sonra Gürcü Hükûmeti’nin bolşeviklik ilan edip Rus himayesine gireceğini, Ermenistan’da olduğu gibi zarar göreceklerini, Rusların hep karşıdakinin yardımına koştuğunu ama kendilerinin onlardan muavenet beklediklerini, bir yıldır Ruslarla yapılan görüşmelerin sonucunun sıfır olduğunu” ileri sürmüştür[105]. Mustafa Kemal Paşa Hüseyin Avni Bey’in eleştirilerine cevap vermiş ve yapılan açıklamalardan; “Rusların taarruz için kendilerine bilgi vermediği ve yardım da istemediğinin anlaşıldığına” dikkat çektikten sonra: “Dün gece yarısı yatağından kaldırdığımız Rus sefiri Budu Mdivani’nin bana söylediği de hudutlarınız dardır. Oturunuz yerinizde” cümlelerini söyleyerek herhangi bir hareket için teşvik ve tergip dahi etmediğini ifade etmiştir. Georgiy Chicerin’in dahi “Elviye-i Selase’yi ağzınıza almayın, Batum bir Rus şehridir” ifadelerinden de anlaşılacağı üzere “Ruslar bizim Elviye-i Selase’yi işgâlimize taraftar değillerdir” tespitinde bulunmuştur. Gürcüler yenilirse İngiliz ve Fransızların yardıma gelme ihtimallerinin olduğunu, Rusların Gürcüleri hemen komünize edeceğini, “eğer toprak alınacaksa zamanının şimdi olduğunu, sulh veya harp yoluyla olsun fark etmeksizin bunun zamanının şimdi olduğunu” ifade etmiştir[106].

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ni Rusya SFSC işgale çalışırken Ankara Hükûmeti ise 20/21 Şubat gecesi Hariciye Vekili Ahmet Muhtar Bey aracılığıyla Gürcü elçisi Svimon Mdivani’den Ardahan ve Artvin’i tahliye etmesini talep etmiştir[107].

Ankara Hükûmeti Heyeti Moskova’da 21 Şubat’tan itibaren Georgiy Chicerin ve Lev Karahan’la resmî görüşmelere başlamıştır[108]. Fevzi Paşa ise aynı gün Ardahan ve Artvin’in alınması için hazırlıkların 22 Şubat’ta bitmesini, diğer bölgelere henüz girilmeyeceğini Batumi’de de plebisit yapacaklarını söylemiştir[109]. Gürcüler izin vermezlerse Akhalkalaki’ye de girme kararı almışlardır[110].

İoseb Stalin ise Ankara Hükûmeti Heyeti’ni 22/23 Şubat gecesi heyeti kabul etmiştir. İttifak kurmayacaklarını, Birleşik Krallık’la ticaret antlaşması yapacaklarını para, her nevi harp malzemesi ve insani yardımda bulunabileceklerini, kardeşlik antlaşması imza edebileceklerini, bunda Birleşik Krallık’la yapacakları ticaret antlaşmasına mani bir husus olmadığını söylemiştir[111]. Aynı gece Georgiy Chicerin’le de görüşülmüş ancak İoseb Stalin’le yeniden sağlanan görüşme sayesinde istedikleri yerine getirilmiştir[112].

Ardahan ve Artvin’in boşaltılmasını talebi sonrasında Ankara Hükûmeti’nden alınan birkaç nota akabinde Gürcüler, 23 Şubat günü Ardahan’dan Akhaltsikhe’ye, Artvin’den de Batumi’ye çekilmeye başlamışlardır[113]. Yenibahçeli Şükrü Bey[114] kıştan dolayı zor şartlarda Artvin’e gelebildiklerini, piyadenin karda yürümekte zorluk çektiğinden bahsetmektedir. Topları geçirebilmek için civar köylerden yaygılar temin ettiğini söyler. Borçka’ya girdiklerinde Gürcü kuvvetlerinin nizam vaziyetinde kendilerini selâmladığını ve Gürcü komutandan bölgeyi sulhla teslim aldığını yazar[115]. Gürcü elçisi Svimon Mdivani Ermenice yayın yapan bir gazeteye verdiği mülakatta Ardahan ve “Artvin’in işgallerinin geçici olduğunu” ifade etmektedir[116]. Nitekim 26 Şubat’ta Gürcistan’ın Ankara Elçiliği’ni ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, Dimitri Şalikaşvili’nin ifadelerine göre “bölgeye askerlerin usulen sokulduğunu” söylemektedir[117].

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Rusya SFSC‘yle savaşırken, Ankara Hükûmeti verdiği bir ültimatomla Ardahan ve Artvin’i kendisine kazandırma sevincini yaşamaktadır[118]

 

5.TBİLİSİ’NİN REVKOMİ VE RUSYA SFSC TARAFINDAN DÜŞÜRÜLMESİ VE GÜRCİSTAN SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETİ’NİN KURULMASI

25 Şubat gecesi Rusya SFSC ordusu başkent Tbilisi’yi ele geçirmiş ve Şulaveri’deki Bolşevik Gürcü yönetimi Gürcistan Revkomi, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Ancak Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti halen Gürcü topraklarındadır ve Gürcistan Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı General Giorgi Kvinitadze komutasındaki ordusuyla birlikte Kutaisi’ye doğru çekilmektedir.

27 Şubat günü Tbilisi Konsolosluğu’na atanan Fahrettin Bey Batumi’ye ulaşmış ve Batumi Valisi Mikaberidze’yle görüşmüştür. Fahrettin Bey dostluktan bahsederken Batumi valisi “kendilerinin bolşevik işgalcilerle uğraşırken Türklerin Ardahan ve Artvin’i işgal ettiklerini” söylemiştir[119].

Bolşeviklerin Tbilisi’yi ele geçirmesiyle Kâzım Paşa Batumi’nin de Bolşeviklerin eline düşme tehlikesine karşı Ankara Hükûmeti’nin Batumi’ye girmesine Gürcülerin ses çıkarmayacağını düşünmektedir. Kâzım Paşa aynı zamanda Rusya SFSC ordusunun komutanı Grigol (Sergo) Orconikidze’ye Batumi’yi Birleşik Krallık ya da Fransa’nın ele geçirmemesi için kendilerinin girme talebini iletmiş ancak sert bir cevap almıştır. Bolşevikler Akhaltsikhe-Batumi yoluna da birlikler sevk etmişlerdir. Gürcü askerleri cephelerde olduğundan Akhaltsikhe’deki Müslüman halkı da silahlandırmışlar ve kendilerini savunmaları yolunu izlemelerini istemişlerdir[120].

Yenibahçeli Şükrü Bey Artvin’e girdiğinde de halkın sevinciyle karşılaşmıştır. Muhtemelen Ermeni bir papazın gümüş tepsi içinde kendisine ikram ettiği tuz ve ekmeği yerken 6 Mart 1921’de saat 18.00’de Artvin’e Türk bayrağı çekilmiştir. Batumi’yi de ele geçirmek istediğini ancak bundan men edildiğini belirtir[121]. Batumi’ye doğru ilerleyen Türk birliklerini durdurmak için Georgiy Chicerin 9 Mart 1921 akşamı Yusuf Kemal Bey’i telefonla arayarak Ankara’ya ortak bir telgraf çekilmesini istemiş ancak Yusuf Kemal Bey bunu kabul etmemiştir[122].

 

6.AKHALTSİKHE’YE ANKARA HÜKÛMETİ TARAFINDAN GEÇİCİ GİRİLMESİ

5 Mart’ta Akhalkalaki’de halkın bolşeviklik ilan etmesi üzerine Gürcü Hükûmeti Akhaltsikhe,  Akhalkalaki ve Batumi’ye de Türk birliklerinin geçici sokulmasını istemiştir.

Üzerinde tarih belli olmayan 1921 yılına ait belgede yazılı Gürcü Hükûmeti tarafından Ankara Hükûmeti’ne sunulan teklif mevcuttur. Bu teklife göre: 

1) Gürcistan Hükûmeti Ankara Hükûmeti’nden, yerel idarî teşkilatının Gürcistan Hükûmeti’nde kalması şartıyla Batumi bölgesi ile Akhalkalaki ilçesine bir an önce askerî kuvvetlerini sokmasını ister;

2) Gerek olursa, Gürcistan Askerî Kuvvetleri Ankara Hükûmeti Askerî Kuvvetleri’ne yardımda bulunacaktır. Bu durum Gürcistan ve Kafkasya’nın geleceği belirleninceye kadar devam edecektir. Daha sonra ise Ankara ve Gürcistan hükûmetleri Kafkasya devletleriyle milletlerinden oluşan bir konfederasyon devletinin kuruluşu için ortaklaşa çalışacaklardır. Bu prensiplere uygun olan şartlar en yakın zamanda görüşülecektir [123].

8 Mart akşamı Ahmet Muhtar Bey Svimon Mdivani’yle görüşmüş, görüşmede elçiye yukarıdaki cümleleri ifade eden cümleler sarf etmiştir. Aynı zamanda Misak-ı Millî’den ve plebisitten de bahsetmiştir[124].

Kâzım Paşa bu hususta şöyle yazar: “9 Mart’ta Erkân-ı Harbiye Riyaseti’ne gelen pek acele emirde: Ahılkelek[125], Ahisha[126] ve Batum’un serian mümkünse bu akşama kadar işgalini emrediyor. Hariciye Vekâleti’nden gelen şifrede Kafkas Konfederasyonu yapacağımız bildiriliyor! Erkânı Harbiye’nin emrini derhal tebliğ ve Bolşeviklerle müsademeye sebebiyet vermeyerek dostane hareket edilmesini emrettim. Ahisha’ya yakın bir süvari bölüğümüz derhal oradaki yerli milisleri takviye ederek şehri işgal etti. Batum işgalinin kanlı olacağını ve Gürcülerin derhal bolşeviklik ilan ederek aleyhimize döneceklerinden endişe ediyordum. Fakat artık Erkânı Harbiye-i Umumiye’yle münakaşa edecek zaman yoktur. Lazımı gibi vaziyeti bilmeleri lazımdır Anlaşılmayan mesele hala “Kafkas Konfederasyonu” hülyasıdır. Bunu kimler yapacak[127]?

Akhaltsikhe’ye 9 Mart’ta girilmiştir[128]. Ayrıca Çorokhi Nehri’ne[129]  kadar da asker sokulması kararı alınmıştır[130]. Kâzım Paşa Rusya SFSC’nin Gürcistan işgalini yöneten Anatoli Gekker’e “bölgelerdeki Müslümanların Ermenilerden korunması için asker sokulduğunu” söyleyecek, telgrafında birçok kez de iki devletin ve ordunun dostluğundan bahsedecektir[131]. Yine 9 Mart’ta Anatoli Gekker’e: “Batum’u da işgal edip burayı Gürcülerden arındıracağını, Kızıl Ordu’nun Batumi’ye girmesine lüzum kalmayacağını” bildirmiştir[132].

 

7.GÜRCÜ HÜKÛMETİ’NİN BATUMİ’YE ÇEKİLMESİ

Tbilisi’nin düşmesi üzerine Kutaisi’ye gelen Gürcü Hükûmeti, bu vilayetin de Gürcü Bolşevikler tarafından ele geçirilmesiyle Batumi’ye çekilmiştir. Hükûmetle birlikte Türk sefiri Kâzım Bey de Batumi’ye varmıştır[133].

Moskova’da Türk ve Rus heyetleri görüşmelerine devam etmiş ancak 10 Mart’a kadar toprak meselesi tekrar gündeme gelmemiştir[134]. İoseb Stalin ise Ankara Hükûmeti’yle oynandığını ve belli ölçüde sağa kaydıklarına dair belirtiler gördüğünü söyleyecek, bir sene kadar sonra Ankara Hükûmeti’ne yardım politikasını bizzat kendisi tartışmaya başlayacaktır[135].

Çorokhi Nehri’ne kadar yürüyen Türk askerlerinden dolayı, 10 Mart günü Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hariciye Vekâleti’nden Kâzım Bey’e yollanan yazıda: “Ekselans, askeri birliklerinizin Batumi bölgesine girdiklerine dair malumat aldık. Temsil ettiğiniz Hükûmetinize Gürcistan Hükûmeti tarafından yapılan teklif size zamanında tebliğ edilmişti. Bu teklif Batumi bölgesiyle Akhalkalaki ve Akhaltsikhe’nin Türk birlikleri tarafından işgalinin, Gürcistan’ın bu bölgeler üzerindeki hükümranlığını ihlal etmeksizin ve Gürcistan Hükûmeti’nin Bolşeviklerle mücadelesine mani olmaksızın gerçekleştirileceği prensibine dayanmakta idi. Zira bu mücadelenin bitmiş olduğu düşünülemeyeceği gibi, tersine savaşın sonuçlarını tayin edecek daha genel çarpışmalar yaşanacaktır. Dolayısıyla ekselanslarından birliklerinizin işgalinin bu şartların kabulüyle mi yoksa başka sebeplerle mi ilgili olduğunun bildirilmesini rica ederim. Üstün saygılarımın kabulünü istirham ederim ekselans[136]cümleleri bulunmaktadır. Bunun üzerine Kâzım Bey civar Müslümanlarını da emrine alarak Bolşeviklere karşı Gürcülerle müşterek savaşa girme kararı almıştır. Fakat Kâzım Paşa karşı çıkarak “Bu hareketin oradaki Müslümanları tümüyle mahvedeceğini ve kendilerini savaşa sürüklemekten başka işe yaramayacağını ve Kâzım Bey’in Gürcü Hükûmeti nezdinde bir temsilciden başka bir şey olmadığını” ifade eden cevabını vermiştir[137].

 

8.ANKARA HÜKÛMETİ BİRLİKLERİNİN BATUMİ’YE GİRMESİ

Ahmet Muhtar Bey 8/9 Mart’ta Akhalkalaki ve Akhaltsikhe’nin ele geçirilmesi emriyle birlikte Batumi’ye de girilmesi emrini vermiştir. Kâzım Paşa da Çoruh Müfrezesi’ni kurmuştur. Moskova’dan da haber alamayan Ankara, 10 Mart’ta Batumi’ye yönelmiştir[138]. 11 Mart 1921’de öğle 12’de Çoruh Müfrezesi emrindeki 7. Piyade Alayı’nın 3. Taburu Yüzbaşı Talat Bey’in emrinde Batumi’ye girmiştir[139]. Daha önce yapılan teklif dolayısıyla asker sokulduğu düşüncesiyle Gürcüler tarafından yabancı asker girişine herhangi tepki verilmemiş, aksine halkın alkışlarına sahne olunmuştur. Batumi’de Gürcü ordusundan 10.000, Gürcü ihtiyat birliklerinden de 5.000 mevcut vardır. Giriş yapan Türk askerinin sayısı ise bundan çok azdır[140]. Moskova’da görüşmelerdeki Rıza Nur: “Türkiye ve Rusya arasında hudut çiziliyor. Bu esnada Ruslar Gürcistan’ı işgal ediyorlar Telaşlı bir haber Türkler Batum’a girmişler[141] diye aldığı haberi hayretle yazmaktadır. Mustafa Kemal Paşa: “8 Şubat 1921’de Ankara’da itimatnamesini takdim etmiş olan Gürcistan sefiriyle de Türkiye-Gürcistan Muahedesi için müzakereler başlamıştı. Nihayet 23 Şubat 1921’de verdiğimiz katî bir ültimatom üzerine Ardahan, Artvin ve Batum’un tarafımızdan işgaline muvaffak olundu. Batum’un işgali bu tarihten on beş gün sonra vâkı olmuştur. İşbu yerlerde, Türkiye’ye ilhakını sabırsızlıkla bekleyen halkın alkışları içinde işgal keyfiyeti vâkı oldu[142]” der. Türk tarafı Ruslarla görüşme öncesi verdiği nota üzerine Batumi mıntıkasına giriş yapmıştır[143].

Gürcü Devleti’nin rejiminin değiştirilmesi için ülkeyi işgale girişmiş Rusya SFSC’nin Türk heyetiyle de Moskova’da antlaşma görüşmelerinin sonlarında bulunduğu günlerde Ankara Hükûmeti askerlerinin Batumi’ye girişi beklenmedik bir olaydır. Rıza Nur; “Türk Heyeti; Ankara’ya şifre yazacak, Batumi’den çıkılmadığı takdirde Rusların cebren gireceklerini, antlaşma ve yardım meselesinin gerçekleşmeyeceğini söyleyecek, yazıyı yollayacak, Ankara’dan cevap alamayacaktır” diye yazar. Yine Rıza Nur’un yazdıklarına göre: “Batum’a girildiğinden dolayı Ankara’nın bayraklarla donatıldığı haberi de Moskova’ya ulaşıyor[144], Ankara’da Batum’un zaptı şerefine şenlik yapılıyor[145]. Elbette Ruslar da buna karşı tepki vermektedirler.  Rıza Nur; Batumi’nin Ruslar tarafından kesinlikle terkedilmeyeceğinin düşünmektedir. “Türk tarafının şehri elde tutmak için elli bin kişilik bir orduyu daima bölgede tutması gerektiğini” ifade etmekte, “şehri elde tutmak için savaş yapılması gerektiğini ve bunun da antlaşmayı mahvedeceğini” söylemektedir. “Artvin ve Ardahan’ın Türklere kalmasının kâfi olduğundan” bahsederek, “Batumi’den çıkılmazsa Rusların burayı mutlaka alacağını ve durumun diğer şehirlerin de işgallerine yol açacağını” düşünmektedir[146]. Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti işgali protesto etmiş, Rusya SFSC de Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Hükûmeti’ne yapılacak herhangi düşmanca hareketin kendilerine yapılmış sayılacağını ifade etmiştir[147].

Ekvtime Takaişvili ve İoseb Eligulaşvili sayesinde toplanan Gürcü Hazinesi’nin büyük bölümü, 11 Mart'ta Batumi Limanı’ndan ülke dışına çıkarılmıştır.

13 Mart 1921’de Ankara Hükûmeti özetle; “Ruslara savunma harici kesinlikle silah sıkılmayacağı, Batumi, Akhaltsikhe ve Akhalkalaki’nin Mütareke imzasından sonra İtilaf devletleri tarafından Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ne teslim edildiği, buralarda hukûkî haklarının olduğu, Batumi’deki Gürcü Hükûmeti’nin mesela Ozurgeti gibi bir mevkiye çekilip faaliyetlerine devam etmesi, Gürcülerin Türklerin asker soktukları yerlerdeki askerlerinin silah bırakması, Kızıl Ordu’nun Batumi’ye girmek istemesi halinde Türklerin hukûkî haklarından dolayı girmemelerinin talep edilmesi, küçük bir Rus müfrezesi gelirse misafir kabul edilmesi, büyük bir kuvvet zorla girse bile ateş açılmaması ve Ankara’ya haber verilmesi” kararlarını almıştır. Aynı gün Tbilisi Elçisi Kâzım Bey Batumi mutasarrıfı olarak görevlendirilmiştir. Teklifte sivil idarenin Gürcülerde kalacağı yer almışken bu kararla şekil değiştirmiştir[148]. Kâzım Paşa da Gürcü Hükûmeti ve Batumi’de bulunan İtilaf devletleri sefaretlerinin Batumi vilayeti dışında istedikleri yere gidebileceklerini belirtmiş ancak, ele geçirilecek silah ve mühimmatın Batumi’nin kendilerinde kalamayacağı düşüncesiyle 1878 yılı sınırı gerisine nakledilmesini emretmiştir[149].

 

9.AKHALKALAKİ’YE ANKARA HÜKÛMETİ TARAFINDAN GİRİLMESİ

14 Mart’ta Akhalkalaki’ye Türk birlikleri girmiş, Anatoli Gekker Kâzım Paşa’ya Moskova’da devam eden görüşmelerde Akhalkalaki, Akhaltsikhe ve Batumi’nin Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakıldığı ve terk etmelerini bildiren bir telgraf göndermiştir. Ancak,  Kâzım Paşa ise Kâzım Bey’e Batumi’den çıkmamalarını 17 Mart’ta bildirecektir[150].

16 Mart’ta Batumi’den Kâzım Bey Milli Demokratların Sosyal Demokratlar yerine hükûmeti devralacaklarını ve Ankara Hükûmeti himayesini talep edeceklerini yazmaktadır[151]. Gürcü Hükûmeti; Sosyal Demokrat İşçi Partisi, Müstakil Sosyal Demokrat Parti, Millî Demokrat Parti, Sosyalist Federalistler Partisi olmak üzere üç büyük parti ve Sosyalist Devrimciler Partisi üyelerinden oluşmuştur. Bu haliyle bir koalisyon hükûmetidir. Mecliste Toprak Sahipleri Millî Partisi ve bağımsız mebuslar olduğu gibi etnik azınlık partisi Ermeni Taşnaksütyun da temsil edilmektedir[152].

 

10.ANKARA HÜKÛMETİ-RUSYA SFSC 16 MART 1921 ANTLAŞMASI  (MOSKOVA ANTLAŞMASI)

Moskova görüşmeleri 12, 14 ve 16 Mart’ta devam ederek nihayete ermiş[153] Moskova Antlaşması Türk ve Rus heyetlerince imzalanmış ve taraf hükûmetlerin onayına gönderilmiştir. 14 Mart tarihli oturumda 1. maddede; “sınır olarak Sarp Köyü-Meta Dağı’ndan (Hedis) geçen hat – Şavşat Dağı sularının bölündüğü çizgi – Kani Dağı – Ardahan ve Kars Sancaklarının kuzey yönetim sınırları – Karasu nehir ağzına dek Arpaçay talvegi ve Aras talvegi” tespit edilmiştir. 2. maddede “Batumi’nin bolşevikleşen Gürcistan’a bırakıldığı, ancak otonomi oluşturulması, halka kültürel ve dini haklar verilmesi ve Ankara Hükûmeti’nin[154] Batumi limanlarını gümrüksüz, harçsız ve vergisiz olarak kullanması” vurgulanmaktadır[155].

Batumi 16 Mart 1921’de Ankara Hükûmeti ve Rusya SFSC arasında imzalanan Moskova Antlaşması’yla sovyetleşen Gürcistan’a kaldığı gibi, sovyetleşen Gürcistan Tao-Klarceti ve Çaneti’den vaz geçmiş, sınır Sarpi Deresi’ne çekilmiştir[156]. Böylelikle Gürcü Devleti’nin elinde tutmaya çalıştığı toprakların bir kısmı bolşevik Gürcü ve Ruslar tarafından terkedilmiş, Bolşevikler Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin daha önce hak iddia ettiği fakat hâkimiyet kuramadığı veya kısa süre önce terk ettiği toprakları mevzu etmemişler, son ana kadar tutabildikleri toprakları işgalle yetinmişlerdir. I. Meclis Başkanı Mustafa Kemal Paşa; “Moskova Antlaşması gereğince Batumi’nin tahliye edildiğini fakat Artvin ve Ardahan’ın kendilerinde kaldığını” yazmıştır[157]. Ancak antlaşmaya rağmen Ankara Hükûmeti görevlileri ve askerleri bir süre daha sorunlu bir şekilde Batumi’de kalacaktır.

Antlaşmayı Ankara Hükûmeti tarafından Yusuf Kemal, Rıza Nur beyler ve Ali Fuat Paşa, Rusya SFSC tarafından ise Dışişleri Halk Komiseri Georgiy Chicerin ve Merkez Komitesi üyesi Celalettin Korkmazov imzalamışlardır[158].

 

11.17-20 MART 1921 BATUMİ’DE GÜRCÜ-TÜRK ÇATIŞMALARI, REVKOMİ VE RUSYA SFSC ORDUSU’NUN BATUMİ’YE GİRİŞİ

17 Mart günü Gürcü Hükûmeti tarafından Batumi’nin boşaltılmayacağı ve buraya yerleşileceği bildirilmiş, Batumi’de kuvvetler daha da güçlendirilmeye çalışılmıştır. Gürcistan Revkomi birlikleri ve Rusya SFSC ordusu Batumi’nin yakınlarında bulunmaktadırlar. Şehirde Ankara Hükûmeti yetkilileri ve birlikleri de vardır.

Aynı gün; Lord Curzon, Gürcistan’da bulunan Birleşik Krallık temsilcisi Albay Stokes’e bir telgraf göndermiştir. Burada; Türk Hariciye Vekili Bekir Sami Bey’in Bolşevikler karşısında bir Kafkasya Konfederasyonu’ndan yana olduğunu ve Türklerin Batumi’yi geçici olarak işgal ettiklerini açıkladıklarını belirtmiştir[159].

General Giorgi Kvinitadze Türklerden önce Batumi tabyalarının ve müstahkem mevkilerinin tutulması emrini vermiş, ancak Çoruh Müfrezesi Komutanı Ali Rıza Bey sabah saat 09’da buraları işgale başlamıştır. 7. Alay taburları şehrin güneydoğusundaki tabyalardan itibaren yer tutmuş, 11. Alay taburları diğer kısma girmiş, Gürcüler tahliyeye ilişkin bir emir almadıklarını söyleseler de sulhla çıkmışlardır. Önemli müstahkemler ve tabyalar Türklerin elindedir. Gürcüler çekilmişlerdir[160].

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hariciye Vekili Evgeni Gegeçkori’ye Kâzım Bey’den Batumi’de Türk idaresi kurmak istediğine dair bir beyanname ulaşmıştır. Evgeni Gegeçkori’yse bunu reddetmiştir[161].

Karadeniz sahillerinde dar bir şeridi hâlen elinde tutmaya muvaffak olan Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti, Gürcistan Revkomi ve Rusya SFSC’yle Kutaisi’ye 30 km kadar mesafedeki Samtredia’da müzakereler yapmaya başlamıştır. Demokratik devlet adına; Grigol Lortkipanidze başkanlığında Aleksandre Dgebuadze,  Aleksandre Gedevanov (Gedevanişvili), Davit Ğambaşidze, Davit Şaraşidze, sosyalist devlet adına; Mamia Orakhelaşvili başkanlığında Abel Enukidze, Aleksandre (Alioşa) Svanidze, Şalva Eliava görüşmelerde bulunmaktadırlar[162]. Gürcü Menşevikler ve Gürcü Bolşevikler arasında savaşın sona erdirilmesine dair Rusya SFSC gözetiminde yapılan müzakereler sonuç verecektir[163]. Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti temsilcisi Grigol Lortkipanidze ve Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti temsilcisi Mamia Orakhelaşvili anlaşmışlardır[164]. Ancak; Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Kurucu Meclisi ve Hükûmeti Rusya SFSC tarafından ülkenin işgalini tanımamış ve herhangi bir teslim antlaşmasını da imzalamamıştır[165]. Burada Bolşevikler Menşeviklerden Akhalkalaki ve Akhaltsikhe gibi Batumi’nin de Moskova’daki antlaşmayla Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakıldığını dolayısıyla Türklerin çıkarılmasını ve kendilerine bırakılmasını istemektedirler. Gürcüler; Sovyetlerin bir gün ortadan kalkmasını Türklerin Batumi’yi bırakmasından daha kolay görmüşlerdir. “Batumi, bir defa Türklerin eline geçerse bir daha alamayız” düşüncesiyle Sovyetleri tercih etmişlerdir[166].

General Giorgi Mazniaşvili, “Kutaisi’den Albay Gurgenidze’nin kendisinin yanına geldiğini ve Bolşeviklerle görüşme için Kutaisi’de bulunan Devlet Başkanı Yardımcısı Grigol Lortkipanidze’nin yazısını getirdiğini belirtmektedir. Grigol Lortkipanidze yazısında “Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti temsilcileri ve Bolşevikler arasında anlaşmaya varıldığını, Sacavakho Köprüsü yakınlarında boş bir tren bulunduğunu ve bu trenin Bolşeviklerin Batumi’ye götürülmesi için bekletildiğini” ifade etmektedir. Albay Gurgenidze’yle birlikte istasyona Rusya SFSC delegasyonu da gelmiştir. İçlerinden birisi General Giorgi Mazniaşvili’den; “elinde acil ve çok önemli evraklar olduğundan kendisini bir an önce Batumi’ye Gürcü Hükûmeti’nin yanına yollamasını” istemiştir. Delegasyon General Giorgi Mazniaşvili tarafından kurmay subay Tulaşvili refakatinde Batumi’ye yollanmıştır. General; “öğleden sonra 4’te Batumi’yle telgraf haberleşmesi imkânlarının koptuğunu, cevap alınamadığını, akşam 6’da Batumi’den cihaza çağrıldığını, cihazın yanına vardığında subayların Batumi’den gelecek haberlerden endişeli olduklarını gördüğünü nitekim iki gün önce General Giorgi Kvinitadze’den emir geldiğini, emirde Hükûmet’le ülke dışına çıkmak isteyen subayların listesinin ivedi istendiğini ancak ikinci gün bu emrin iptal edildiğini, subayların götürülmeyeceğinin bildirildiğini, tasfiye tazminatı verileceğini ve hükûmetin ne zaman ve nereye gittiği hususunda merkezlerine bilgi verilmediğini[167]”  söyler.

Yine General Giorgi Mazniaşvili şöyle yazmaktadır: “Yarbay Rostom Muskhelişvili telgrafla bana bilgi veriyordu: “Sayın Generalim, General Zakariadze’nin isteği ve bilgisi üzerine sizinle irtibat kuruyorum. Hükûmetle birlikte gitmeye kesin karar verdiyseniz, acilen (Batumi’ye) gelin”. Ben: “Vaziyet bu kadar kötü mü?” Yarbay Rostom Muskhelişvili: “Hayır kötü değil”, Ben: Gelemem, çünkü yerime bırakabileceğim bir yardımcım yok. Başkomutan neden hiçbir hususta bilgi vermiyor? Emir gelmediği halde cepheyi terk etmem mümkün değil. Hükûmetin ülkeden ayrılacağı bilgisi gerçekten doğru mu? Eğer doğruysa ne zaman gidiyor?  Yarbay Rostom Muskhelişvili: Hiçbir bilgim yok. Gidiş de henüz belirgin değil. Burada bir karmaşa var. Herkes yerinize birini bırakıp yalnız da olsa buraya gelmenizi istiyor. Fakat siz bilirsiniz”… “Buradan sonra telgraf görüşmesi kesilmiştir. Bu dakikadan sonra telgrafla olmadığı gibi telefonla da Batumi’yle bağlantı kuramadım. Artık Batumi’den iyi haberler alamayacağıma kanaat getirmeye başlamıştım. Akşam 8’de elli mevcutlu ve iki makineli tüfekli Kakheti Partizan Birliği’yle Batumi’ye doğru yola çıktım”… “Batumi’den tüfek ve makineli tüfek sesleri duyuyordum. Ne olduğunu bilmiyor ve şehre girdiğimizde karşılaşabileceğimiz saldırılardan endişe ediyordum. Fakat ordudaki irtibat kopukluğunu ancak şehre gidip Başkomutandan öğrenebilirdim. Batumi’ye benim trenim koruma birliğiyle geliyordu”(…), “Kaptan Alpesa Goguadze’nin dediğine göre Batumi istasyonunda Makhincauri’den dönmüş ve kendisi için koruma sağlanmış bir tren bekliyordu. Ben ve Goguadze peşinen konuştuk. Trenle Batumi merkez istasyonuna vardığımda koruma birliğini taşıyan tren giriş yerinde tedbir alacaktı[168]”.

Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Ankara sefareti de gün boyu Gürcistan’dan haber almaya çalışmış ancak muvaffak olamamıştır[169].

Kurucu Meclis 17 Mart'ta oybirliğiyle Devlet Başkanı Noe Jordania liderliğindeki Gürcü Hükûmeti’nin yurtdışında faaliyet göstermeye devam etmesi gerektiğine karar vermiştir. Bundan sonra saat 22.00’de Ankara Hükûmeti birlikleri Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti askerlerinin elinde bulunan Batumi Posta-Telgraf Ofisi’ni, 22.30’da Batumi Polis Merkezi ve Bölge Polis İdarelerini ele geçirmiştir. Batumi’ye Gürcü Hükûmeti’yle birlikte gelmiş bulunan Kâzım Bey; saat 24.00’da Batumi’yi Ankara Hükûmeti’yle birleştirdiği ve kendisini vali ilan ettiğine dair bir beyanname yayınlamıştır. Beyannamede; “Türklerden başka kimsenin silah taşıyamayacağını, sükûneti bozanların derhal mahkeme edileceklerini” de bildirmektedir[170]. Kâzım Paşa da; 17/18 Mart gecesi Kâzım Bey’in Batumi’de Türk Hükûmeti tesis ettiğini yazmaktadır[171]. Ancak Batumi de bir hükûmet daha mevcuttur.

Batumi Hapishanesi’ndeki Bolşevikler serbest bırakılmış, bunlar da Sergo Kavtaradze başkanlığında Batumi Revkomi[172] teşkilatını tesis etmişler ve yönetimi almışlardır[173]. Fakat bulundukları ortam içerisinde yapmaları gereken işler konusunda tereddütler yaşamaktadırlar[174]. Gece Kâzım Bey’in vilayet konağı ilan ettiği binaya saldırılar düzenlenmiştir[175]. Batumi Revkomi Teşkilatı’nın Ankara Hükûmeti diplomatik temsilcisi Kâzım Bey’e yazısında; “Ankara Hükûmeti askerlerinin Batumi Revkomi Teşkilatı devriyelerine ateş açtıklarını ve devriyelerinden yaşamlarını yitiren ve yaralılar olduğunu bildirmiş, nöbet ve devriyelerin kaldırılmasını” istemiştir[176]. Kâzım Paşa ise: “17/18 Mart’ta sefarethane muhasara ve müsademeye kalkılıyor bir zabit şehit oluyor Kıtalar tabyaları işgal ediyor[177]diye yazar. Bu arada Grigol (Sergo) Orconikidze de 18. Kafkasya Süvari Fırkası Komutanı Dimitriy Jloba’ya Batumi’ye ilerlemesini emretmiştir.

General Giorgi Mazniaşvili Batumi’dedir ve 17/18 Mart gecesiyle ifadeleri şu şekildedir: “Merkez İstasyonuna geldiğimde gecenin biriydi ve orada sükûnet vardı. İstasyon yetkililerinden Petrol İstasyonunun demir yolunu bana açmalarını istedim. Hükûmet yetkilileri ve Başkomutanın trenlerinin orada olduğunu biliyordum. Uzun süre bekledim. Lokomotifi söktüler ancak diğer trenin girişine izin vermiyorlardı. Kötü bir vaziyetteydim. Sonunda biri geldi ve beni Batumi İstasyonu’nda telefona beklediklerini söyledi. Batumi Petrol İstasyonu’nda rayların Hükûmetin vagonlarıyla dolu olduğunu ve girilemediğini, istasyon şefinin vaziyetle ilgili bilgi vermek üzere aradığını düşündüm. Telefonu aldığımda kiminle konuştuğumu sordum. Sizinle istasyondan Tengiz Jğenti konuşuyor, Batumi Revkomi üyesi cevabını aldım[178]. General Giorgi Mazniaşvili şaşırmıştır. İfadelerinde geçtiği şekliyle; “Batumi Revkomi de nereden çıkmıştır? Başkomutanlıktan ya da Hükûmetten birisiyle görüşmek istemektedir”. Bunun üzerine: “sayın general vaziyeti size açıklayayım, hükûmetiniz gemilerle ülkeyi terk etti. Terk ederlerken de bizlerin, yâni Bolşeviklerin hapishaneden çıkmamızı sağladılar ve geçici bir hükûmet kurmamızı istediler. Bu geçici hükûmetin ismi Revkomi’dir” cevabını almıştır. Kendisine inanmadığını ve derhal Gürcistan Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı General Giorgi Kvinitadze’yle konuşmak istediğini söylemiş.  General Giorgi Kvinitadze’nin de Hükûmet’le birlikte ayrıldığı cevabını almıştır. Buna da inanmıyorsanız şu an yanımda bulunan bazı generalleriniz var onlarla görüşün denmiştir. Bunun üzerine General Varden Tzulukidze’yi istemiş, generalle görüşmüş ve bilgilerin doğruluğunu teyit etmiştir. Hükûmetin ne tür direktifler bıraktığını, General Giorgi Kvinitadze’nin yerine kimi bıraktığını sormuş, bunlar karşılığında ne emir ne de kimse sadece biz varız cevabını almıştır. Acilen istasyona gelmesi istenmiştir. İki üç generalle daha konuşmuş, hepsini üzüntülü seslerinden tanmış ve ikna olmuştur. Tengiz Jğenti’yle yeniden konuşmuş. Ancak lokomotifinin alındığını ve gelmesinin mümkün olmadığını söylemiş fakat gecikmeden gelmesinin beklendiği bildirilmiştir. Bir süre daha istasyonda kalmış ve Tengiz Jğenti bizzat gelip kendisini alıp odasına götürmüştür. Batumi Revkomi’nin başka üyeleri de odadadır fakat Batumi Revkomi başkanı Sergo Kavtaradze istasyonda yoktur. Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ordusunun 20 kadar general ve subayı hazırdadır. General Giorgi Mazniaşvili: “Tengiz Jğenti, Karpe Modebadze, Uruşadze ve Dadiani’yi tanıdım. Tengiz Jğenti telefonla konuştuklarımızı tekrarlayarak ülkeyi terk eden Hükûmetin izniyle birkaç gün önce Ankara Hükûmeti ordusu Batumi’ye girmiştir ve Kâzım Bey kendisini Batumi bölgesi genel valisi ilan etmiştir” cümlesini eklemiştir. “Şehirde duyulan silah sesleri Gürcü ordusu ve Ankara Hükûmeti askerleri arasındaki çarpışmalara aittir. Batumi Revkomi de Batumi’den Türklerin çıkarılması için çatışmadadır. Benim Gürcü ordusunun başkomutanlığına geçmemle ve oradaki generallerle bunu gerçekleştirmek istemektedirler. Türklerin şehri ele geçirmeleri halinde daha sonra buradan çıkarmak için büyük bir savaş yapılması gerektiğini düşündüm. Bunu küçük Gürcistan başaramazdı” şeklinde yazmaktadır[179].

General Giorgi Mazniaşvili Tengiz Jğenti ve diğer kişilere: “Gürcü ordusu politik hususlara hiçbir zaman dâhil olmamıştır, sadece vatan hizmetinde bulunmuştur. Eğer yeni Gürcü Hükûmeti tarafından sakıncalı addedilmeyeceksek vatan hizmeti için Menşeviklerin bizlere vermiş oldukları görevleri verdikleri takdirde, erden generale kadar önceki hizmetlerimizden dolayı herhangi kovuşturmaya uğramayacağımız teminatıyla ben Ankara Hükûmeti’ne[180] karşı vatan hizmetine devama talibim sabahtan itibaren orduyu toparlamaya başlarım” demiştir. Oradaki herkes sözlerini onaylamış, Tengiz Jğenti Revkomi adına hiçbir askerin menşevik döneminde yaptıklarından sorumlu tutulmayacağını bildirmiştir. Yeni Hükûmet yetkilileri: “Yoldaşlar biz Bolşevikler Gürcistan’ı ve ordusunu Menşeviklerden daha fazla sevdiğimizi tasdik ederiz” manifestosunu beyan etmiştir[181].

General Giorgi Mazniaşvili telgrafla Sacavakho Cephesi’ndeki Albay Bagania’ya, Lançkhuti’den yardımcısı General Sumbataşvili’nin boş trenleri Sacavakho Köprüsü’ne kadar göndertip askerlerin Batumi’ye getirilmesini emretmiştir. General Giorgi Mazniaşvili şöyle devam eder: “Daha sonra generaller Varden Tzulukidze ve Davit Artmeladze’yle konuştum. Şehri ikiye ayırarak bu generallere paylaştırdım. Bartskhana ve Kakhaberi merkezleri General Varden Tzulukidze’ye Stepanovka ve Anaria merkezleri General Davit Artmeladze’ye verilmiştir. Tengiz Jğenti’yle beraber sabaha karşı 4’te otomobille Batumi Revkomi Başkanı Sergo Kavtaradze’nin yanına gittik. Bildiriyi imzalayacak, artık Gürcistan Kızıl Ordusu’nun bir generali olduğumu ve Batumi bölgesi genel valisi olduğumu onaylayacaktı[182]. Sabaha karşı 6’da sistem oturmuştu. Kâzım Bey’e ültimatom yolladım. Bir saat içerisinde önceki gün el koyduğu Batumi Posta-Telgraf Ofisi’ni boşaltmalı ve birliklerini Batumi’den tamamen çıkarmalıydı. Batumi Radyo İstasyonu, Bartskhana Merkezi ve Batumi Polis Merkezi Binası öncelikli olarak terk edilmeliydi. Aksi halde askeri operasyon düzenleyecektik. Bu ültimatoma karşı Kâzım Bey’den cevap alınmadı. Bir saat sonra Bartskhana Merkez Bölgesi’ndeki kışlalara askeri operasyona başladım. Batumi Revkomi üyeleri Türklerin Batumi’yi çatışmadan terk etmeleri için çaba gösteriyorlar, Kâzım Bey’le görüşüyorlardı. Kâzım Bey; bir taraftan razı olduğunu söylerken, diğer taraftan daha büyük kuvvetlerin gelmesini bekliyor ve bizi oyalıyordu[183].

Sabaha karşı Gürcü ordusuyla Türk ordusu arasında çatışmalar başlamıştır. Türk kuvvetleri Gürcü ordusu saldırılarına ve Batumi Revkomi birliklerinin tazyikine maruz kalmaktadır[184]. Batumi Revkomi Ankara Hükûmeti Temsilciliğine yazısında: “Kimden saldırı gelirse gelsin yapılacak saldırının Sovyet Gürcistan’a ve müttefiklerine yapılmış olduğunun kabul edileceğini” belirtmiştir. Kâzım Bey ise Batumi Revkomi’nin yazılarını da cevapsız bırakmış, Rusya SFSC Hükûmeti temsilcisi Aron Sheiman’la irtibat kurmaya çalışmıştır. Batumi şehri adına imzalanan yazısında; “Batumi bölgesinin Ankara Hükûmeti’yle birleştiği ve sivil iktidar tarafından temsil edildiğinin altını çizerek, Batumi’de Revkomi gibi bir teşkilata yer olmadığını ve kendilerine Revkomi’den gelen yazıların cevapsız bırakıldığını” söylemektedir[185]. Nitekim Kâzım Paşa daha önce Kâzım Bey’den Batumi’de Revkomi’nin kurulmasının kesinlikle engellenmesini istemiştir. Bu gerçekleşmeyince telaşa düşülmüştür[186]. 18 Mart günü artık Rusya SFSC ordusu Batumi’ye girmiş bulunmaktadır. Kızıl Ordu ve Batumi Revkomi Türk tarafına anlaşma teklifinde bulunmuşlardır. Kâzım Bey ise Batumi’nin Türk toprağı olduğunu ifade ederek Batumi Revkomi’yi tanımadığını beyan etmiş, Kızıl Ordu’yu ise dost ve misafir olarak gördüğünü söylemiştir. Batumi Revkomi yetkilileri de Moskova’da yapılan antlaşmayla Batumi’nin Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakıldığını, tanınmamalarının Türkler için iyi olmayacağını söylemişlerdir[187]. Batumi’ye gelen Kızıl Ordu komutanı Kuybişev de Moskova’nın karar ve mütalaası alınıncaya kadar birbirlerinin tanınması gerektiği, kendilerinin bunda aracı olabileceklerini söylemiştir[188]. Kâzım Bey ise Kuybişev’e, Dimitriy Jloba’nın görev verilen Türk subayını yerine göndermediğini, Kobuleti ana yolundaki birliklerinin silahlarının alınarak merkez komutanına gönderildiklerini belirtilmiştir[189].

General Giorgi Mazniaşvili hatıratında şöyle yazar: “Öğleden sonra saat 4’te Bartskhana ve Kakhaberi’de tüfek ve makineli tüfek sesleri gelmeye devam ediyordu. Askerlerimiz Petrol İstasyonu’ndan Yük İstasyonu’na kadar olan bölgede pozisyon almışlar ve Ankara Hükûmeti askerlerine silah bıraktırmayı amaç edinmişlerdi[190]. Çakvi tarafında askerlerle dolu bir tren göründü Ankara Hükûmeti askerleri bunların kendileriyle savaşmaya gelen Gürcü askerleri olduklarını düşündüler. Limandan çıkıp karşılarına geçerek treni durdurdular ve silahlarını almaya çalıştılar. Aslında bunlar Rusya SFSC ordusunun ilk kademesiydi. Sacavakho İstasyonu’ndan geliyorlardı. Bu arada askerlerimiz limana girdiler. İstasyonun arkasında süvariler vardı. Cesur Albay Pridon Tzulukidze birliğiyle liman bölgesini karadan kuşatmaya almıştı. Tzulukidze’nin liderliğinde açık kapılardan limana girilmişti. Kapıları treni durdurmak için çıkarken açmışlar, ancak kapatmayı unutmuşlardı. Yarım saatte Bartskhana Merkezi’ndeki garnizon tamamen ele geçirilmiş oldu. Bir kısım asker çatışmalarda yaşamını yitirdi. 218 asker esir alınarak başlarının üzerine ellerini koymuş şekilde bana gönderildi. Tren kurtarıldı ve askerler, silah ve mühimmat bize ulaştı. Tengiz Jğenti treni karşılamaya gitti. Askerler boşaltılmış bulunan Batumi Kız Lisesi’ne yerleştirildi[191]. Bartskhana Merkezi’nin alınmasından sonra süvari birliklerini şehirde tutmak mümkün olmadı nitekim atların yiyecek sorunları vardı. Bu sebepten akşamüstü Kobuleti’ye gönderildiler. Gece sükûnet içinde geçiyordu. Gece saat 9’da General Varden Tzulukidze’nin merkezindeydim. Casus birliklerimiz bir Kazak atlı getirdiler. Kazak, Gürcü birliklerinin komutanını aradığını Açaristzkali’den 18. Kafkasya Süvari Fırkası Komutanı Yoldaş Dimitri Jloba[192] tarafından gönderildiğini Gürcüler ve Sovyetler arasında anlaşma sağlandığını bildiğini ve irtibat kurmak istediğini söyledi. Yazılı herhangi belgesi yoktu. Kazak’a Açaristzkali’ye nereden geldiklerini sordum. Akhaltsikhe’den Goderdzi Geçidi’nden bu gün Açaristzkali’ye geldiklerini söyledi[193]”.

Aynı gün saat 11’de Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Ankara elçisi Svimon Mdivani’yi Maliye Bakanı Ahmet Ferit Bey[194] ziyarete gelmiştir. Dimitri Şalikaşvili; “Ahmet Ferit Bey’in, Gürcü kuvvetlerinin Bolşeviklere karşı çok iyi savunma yaptığına dair haber aldıklarını buna rağmen Gürcü Hükûmeti’nin İstanbul’a geçme niyetinde olduğundan bahsettiğini” söylemiştir. Fakat Gürcülere Bolşeviklerin Tbilisi’yi ele geçirdiği ve Lev Trotsky’nin Vladikavkaz’da yaralandığı haberi de ulaşmıştır. Ayrıca Osman Nuri Bey aracılığıyla Gürcistan için artık Kâzım Bey’in konumunun güçlü olmadığı, Kâzım Paşa’nın Gürcistan için önemli bir figür haline geldiği bilgisi edinilmiştir[195]”. Görüldüğü üzere elçiliğe Ankara Hükûmeti üzerinden bilgiler hayli geç ulaşmaktadır ve Ankara Hükûmeti’nin Tbilisi elçisi Kâzım Bey; “Batumi’nin Ankara Hükûmeti’ne ilhakı ve kendisinin Batumi valisi olduğuna ilişkin bir beyanname yayınlamış durumdadır[196]”. Yine Osman Nuri Bey; “Türklerin Moskova’da görüşmeleri sürdürdüğünü ve Moskova’dan bir telgraf aldıklarını ancak bu telgraftan bir şey anlamadıklarını” söylemektedir. Dimitri Şalikaşvili Rusya SFSC Elçisi Polikarpe (Budu) Mdivani’nin de Moskova’dan gelen telgrafı okuyamadığından bahsetmektedir. Svimon Mdivani Batumi’ye taşınan Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hariciye Vekâleti’ne gönderdiği telgrafın akıbetini merak etmektedir. Telgrafta Khoni’ye birisinin gönderilmesini, bu kişinin de elçilikle irtibat kurmasını istemektedir. Svimon Mdivani Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Fransa Elçisi Akaki Çkhenkeli’ye de telgraf göndermek istemektedir. Avrupa’ya telgraf göndermek yasak olduğundan Dimitri Şalikaşvili Ahmet Muhtar Bey’e gitmiştir. Ahmet Muhtar Bey telgrafı almış ve İstanbul’un Birleşik Krallık’ın elinde bulunduğundan Avrupa’ya telgraf göndermenin zor olduğunu ve ertesi gün bizzat kendisinin göndereceğini söyleyerek metni almıştır[197].

Moskova’da yapılan antlaşmanın haberi 18 Mart 1921 günü Ankara’ya ulaşmıştır[198] ve yine 18 Mart 1921 günü İtalyan ve Fransız bandıralı “Jean-Jacques Rousseau”, “Vesta” ve “Maria” adlı gemilerde beklemekte olan Gürcü Hükûmeti kabinesinin bir kısmı, siyasi parti liderleri, bir kısım üst rütbeli ordu mensupları Batumi’den ayrılmıştır[199].

Bartskhana ve Kakhaberi semtlerinde saat 16.00’ya kadar karşı tarafın teslim olmasını hedefleyen tüfek ve makineli tüfek sesleri dinmemiştir[200]. Gürcistan Revkomi birlikleri ve Rusya SFSC ordusu da Batumi’ye yaklaşmaktadır. Bunlar da Türklerle çatışmaya girip kayıp verdirmişlerdir. General Giorgi Mazniaşvili: “Ankara Hükûmeti birlikleri gün boyunca Kakhaberi merkezine toplanıyorlardı. Burayı bu gece almalıydık. Ancak askerlerimizin pozisyonunu bozamazdık. General Varden Tzulukidze’yle Yoldaş Dimitri Jloba’nın birliğini harekete geçirmek ve birliği oraya yollamak hususunda anlaştık[201]” demektedir. Nitekim Dimitriy Jloba’nın birliği Stepanovka ve Anaria merkezlerinde konuşlandırılacaktır. Buralardaki garnizonlar da Kakhaberi Merkezi’ne gönderilebilecektir. Dimitriy Jloba’ya otomobil yollanmış ve beklendiğini söylenmiştir. Dimitriy Jloba da iki saat sonra Kazak, bir memur ve birliğinin amiriyle birlikte General Giorgi Mazniaşvili’nin yanına gelmiştir. Rovkomi başkanına gidilmiş, Dimitriy Jloba’nın birliğinin henüz şehre sokulmaması gerektiği Stepanovka ve Anaria merkezlerinde konuşlanmalarının uygun olduğu ve buradaki garnizonların bu şekilde çıkarılabileceği görüşülmüştür. Dimitriy Jloba görüşmenin ardından süvari birliklerini getirmek için Açaristzkali’ye gitmiştir. Dimitriy Jloba yola çıktıktan sonra General Giorgi Mazniaşvili Stepanovka ve Anaria merkezlerindeki garnizon komutanlarına acilen yerlerinden çıkarak şehri kat edip Kakhaberi merkezine, buradaki garnizonu güçlendirmeleri için gitmelerini emretmiştir[202]. Ayrıca General Giorgi Mazniaşvili: “Ankara Hükûmeti birliklerinin yaralı askerleri de Batumi’den Açara’ya doğru yürümektedir[203]” demektedir. Ancak Kâzım Bey; “18/19 Mart tarihlerinde Moskova ve Ankara dostluğundan bahsederek, ateşkes istediklerini, bu ateşkesten yararlanan Türk birliklerinin etrafını kuşatmış Gürcü birliklerinin yoğun top atışlarına devam ettiklerini” söylemektedir[204]. Ayrıca yine aynı akşam Kâzım Bey Ankara Hükûmeti Dâhiliye Vekâleti ve Şark Cephesi Komutanlığına yazdığı bilgilendirme telgrafında Rusya SFSC ordusu komutanı ve Batumi Revkomi yetkililerinin kendisini ziyarete geldiklerini misafirlere Batumi’nin kendilerine ait olduğunu söylediğini yazmaktadır. Telgrafta; “Gürcistan Revkomi Hükûmetini ve elbette Batumi’deki uzantısını hiç tanımayacağını, Rusya SFSC askerlerini ise dost ve samimi gördüğünü” söylediğini bildirmiştir[205].

19 Mart sabahtan itibaren Ankara Hükûmeti birlikleri Kakhaberi merkezine güçlü saldırılar düzenlemeye başlamıştır. Fakat Gürcü topçusu, Binbaşı P. Karumidze’nin komutasında isabetli atışlar yapmakta ve Ankara Hükûmeti birlikleri ilerleyememektedir. Buna rağmen bu birlik büyük zarar görmüştür. P. Karumidze topları ve makineli tüfekleri kullananların yaşamlarını yitirdiğini ve subayların çarpıştığını General Giorgi Mazniaşvili’ye bildirmemiştir. Yetişmiş topçuların yarısı şehirde değildir. Şehir milis kuvvetlerinin yardımıyla 20 kadar topçu eğitimi almış gönüllü bulunmuş ve P. Karumidze’nin emrine gönderilmiştir[206].  Stepanovka ve Anaria garnizonları başarı sağlamış, sonunda Kakhaberi Merkez Garnizonu’yla birleşmişlerdir. Yine General Giorgi Mazniaşvili’nin yazdıklarına göre: “Bu gün Ankara Hükûmeti birlikleri çok zayiat verdiler. Kakhaberi’nin yakın dere yatakları yaşamlarını yitirmiş askerler doluydu. Kâzım Bey’in kâtibi Batumi Revkomi Başkanlık Ofisi’ne farklı farklı taleplerle sıklıkla girip çıkıyordu. O gece Ankara Hükûmeti’nin iki kurmay subay kaybettiğini öğrendik. Batumi ve çevresi düşmandan temizlenmişti. Artık düşmanın küçük birlikleri için silah kuşanmak gerekiyordu. Bunlar Batumi Polis Merkezi ve Batumi Posta-Telgraf Ofisi’ndeydiler[207].

Ankara’daki Gürcü Sefareti’ndeyse; 19 Mart günü sabahı Dimitri Şalikaşvili Ahmet Muhtar Bey’in Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin Fransa Büyükelçisi Akaki Çkhenkeli’ye göndereceği telgrafı gönderip göndermediğini öğrenmek için postaneye gitmiştir. Postaneye telgraf metninin ulaşmadığını öğrenince birkaç kez bakanlık ve postane arasında gidip gelmek zorunda kalmış, telgrafın gönderilmek istenmediğine kanaat getirmek zorunda kalınmıştır. Dimitri Şalikaşvili “müttefiklere veya kendi adamlarına herhangi bilgi vermesinler” diye düşünüyorlar olmalılar yorumunu da yapar. Hâlbuki Büyükelçi Svimon Mdivani; “Fransızların Türklerle münakaşalara girmemelerini Bu sebepten Kafkasya’nın zarar gördüğünü, bolşevikliğin gelişim alanı bulduğunu” yazmaktadır[208]. Ayrıca ekonomik sebeplerden dolayı sefarette birkaç kişi bırakıp Batumi’ye gitme kararı almışlardır. Hâlbuki Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Büyükelçisi Svimon Mdivani’nin kardeşi olan Rusya SFSC Büyükelçisi Polikarpe (Budu) Mdivani ve sefarettekiler atlar satın alıp Ankara sokaklarında dolaşmaktadırlar[209].

Kâzım Paşa da: “18/19 Mart’ta gece 1’de Grigol (Sergo) Orconikidze Tbilisi’den yazıyor. Batum’un tahliyesini istiyor. 20 Mart’ta Moskova’dan antlaşma imzalandığı bildiriliyor. Aynı gün Gürcülerin Baruthane Kışlası’ndaki müfrezeye (bir piyade, bir makineli bölüğü) taarruz etmiş kızıl süvari alayı da yardım etmiş. Bölük teslim olmuş fakat çoğu şehit olmuş. Taburun diğer bölükleri Mahmudiye tabyasındayken Çoruh Nehri üzerindeki köprü civarındaki müfrezeye iltica etmişler... Batum hadisesinde dört zabit ve yirmi altı nefer şehit, yirmi altı nefer mecruh, altı nefer kayıptır[210] diye yazar.

General Giorgi Mazniaşvili:  “…Kâzım Bey’in kâtibi sabah 9’da yanıma geldi. Şehri boşaltıp Çorokhi Nehri’nden öteye, sınırdan karşıya geçeceklerini bildirdi. Ayrıca kendileri için bir günlük erzak da talep etti. Garnizonlarının üç gündür yemek yemediğini söyledi. Erzak sıkıntısı çekeceklerini daha önce hesaplamıştık. Batumi Revkomi başkanıyla görüştük ve şehri terk etmelerine izin verdik. Kâzım Bey’in erzak isteğini de karşıladım. Garnizona, şehirde konuşlanmış Ankara Hükûmeti birliklerinin korunması için liman hattına ulaşmalarından önce harekete geçerek önlemler almalarını emrettim. Bundan sonra Batumi Revkomi başkanına 20 Mart saat 12’den sonra Batumi ve çevresinde düşmana ait tek bir silahlı asker kalmayacaktır dedim[211]diye yazar.

Dimitri Şalikaşvili ise kendilerine ulaşan bilgiyi ve sonrasını şöyle nakleder: “20 Mart 1921 günü Ankara Hükûmeti Maliye Bakanı Ahmet Ferit Bey Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği’ne Hükûmetlerinin İstanbul’a taşındığını, 19 Mart’ta Batumi’de Sovyet hâkimiyetinin ilan edildiğini ve bir Sovyet taburunun şehre girdiğini söylemiştir. Bunun üzerine Büyükelçi Svimon Mdivani ve sefaret çalışanlarından bir bölümü İstanbul’a yola çıkmışlardır[212]”.

20 Mart günü Moskova’daki Türk Heyeti antlaşmanın imzalandığı konusunda Şark Cephesi Komutanlığını bildirirken aynı gün Kâzım Paşa, Kâzım Bey’e antlaşmanın hükümlerini ve Sovyet Gürcistan’a terkedilen bölgeleri bildirmiştir[213].

General Giorgi Mazniaşvili’nin ifadelerine göre: “20 Mart günü Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Askerî ve Sınır İşleri Halk Komiseri Yoldaş Şalva Eliava Batumi’ye geldi. Kendisine Ankara Hükûmeti’yle son üç günde meydana gelen çarpışmalar hakkında detaylı bir rapor verdim. Sonra Sacavakho ve Batumi’deki Gürcü ordusunun durumundan bilgilendirdim. Bunun üzerine Gürcü ordusunun dağıtılmasına yönelik direktif vermemi istedi. 21-22 yaşındaki bu yetişmiş askerlerden Gürcü Kızıl Ordusu kurulmalıdır dedim… Halk Komiseri de Tbilisi’de Gürcü Kızıl Ordusunun oluşturulduğunu, Askerî ve Sınır İşleri Halk Komiser Yardımcısı Yoldaş Gabaşvili’nin oluşumu şekillendirdiğini söyledi. Ankara Hükûmeti’yle üç günlük savaş sonunda 84 askerimizi kaybetmiştik. Kayıplarımızı Askerî ve Sınır İşleri Halk Komiseri’nin emriyle ve büyük bir törenle Azizie meydanına[214] defnetmeye başladık. Defin işlemini ancak ikinci günün sonunda bitirebildik. 44 askerimizin naaşını buraya yerleştirdik. Diğer naaşları aileleri alıp köylerine götürdüler[215].

Sovyet yetkilileri Batumi’yi Türklere bırakmayı istememektedirler. Bu önemli limanı elde tutmanın en kolay yolu, Türkleri dışarı çıkarmak için Gürcü birliklerinden faydalanmaktır. Batumi, ümit ettikleri gibi Türklerin kendilerine yardım etmeyeceğinin farkına varmış Gürcü askerleriyle doludur. Aynı zamanda şehirde bulunan Gürcü Kurucu Meclisi’nin üyeleri de Batumi’yi Ankara Hükûmeti’ne vermektense Sovyet Gürcistan’ına bırakmanın daha iyi olacağına karar vermişlerdir. Batumi’de Türklerin yalnız iki bin mevcutlu birliği mevcutken, Gürcü askerlerinin mevcudu bunun en az yedi mislidir. Dolayısıyla Türkler iddialarını zorla kabul ettirememiş, şehirdeki Türk askerlerinin silahları ellerinden alınmış ve komutanları tutuklanmıştır[216].

General Giorgi Mazniaşvili’yle görüşmesine ve Ankara Hükûmeti’yle Rusya SFSC arasında yapılan Antlaşma’nın kendilerine ulaşmasına rağmen Kâzım Bey bir süre daha Batumi’de kalacaktır.

 

12.21-22 MART 1921 TARİHLERİ ARASINDA BATUMİ

Kuybişev tarafından 21 Mart’ta Kâzım Bey’e antlaşmanın tercümesi yollanmıştır[217]. Kuybişev aynı gün sert tedbirler içeren bir beyanname yayınlamış, beyannameyi Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ve Batumi Revkomi’nin dikkate alması sağlanmıştır. Beyannamede; “asayişi bozanların idam edileceği, silahların da 24 saat içinde teslimi hususları yer almaktadır[218]”. General Giorgi Mazniaşvili de aldığı görev üzerine Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Ordusu’ndan Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti için Kızıl Ordu Birlikleri kurmaktadır. Birkaç gün sonra Grigol (Sergo) Orconikidze de Batumi’ye gelecektir[219]. 22 Mart’ta Kâzım Bey Kuybişev ve Dimitriy Jloba’yla önceki gece yaptığı görüşmede Kobuleti’ye bir Türk subayının gönderilesini istemiş ve kabul edilmiş ancak aynı gün Kobuleti ve Açara Vadisi’nde silah sesleri duyulduğu bildirilmiştir.  Kâzım Bey: “Şayet Menşeviklerin intikamı sonucunda bu bölgede masum kanı akıtılacaksa elbette bu Rusya’nın en sadık ve en içten müttefiki olan ülkemizi derin bir üzüntüyle karşılanacaktır” demekte, Kızıl Ordu’yu ekmek ve tuzla karşılayan Kobuleti Müslümanlarına ve Açaralılara karşı ateşin kesilmesini istemektedir[220].

Kuybişev 22 Mart’ta bir beyannamede daha yayınlamıştır. Bu beyannamede; “20 Mart gecesi Gürcü ve Türk askerleri arasında başlayan çarpışmaların Türk ve Ruslar arasında gerçekleştiği gibi doğru olmayan açıklamalar yapıldığı, Sovyetler ve Ankara’nın kardeş olduğu, emperyalistlere karşı beraber mücadele edildiği, dini ve milli durumu ön plana çıkaran bazı Gürcüler olduğu, Türklerin Gürcüler tarafından tutuklandıkları, Türk askerlerinin şehirde artık serbest gezebilecekleri[221]” yer alır. Kazım Bey de aynı tarihli Ankara Hükûmeti Hariciye Vekâleti ve Şark Cephesi Komutanlığına gönderdiği bilgilendirmede;  “Gürcüler tarafından alınan Türk silahlarının iade edileceği, Ankara Hükûmeti’yle görüşmeler devam ederken dahi buradaki komutanların kendi cüret ve inisiyatifleriyle aykırı hareket ettikleri kanaati oluştuğu ancak vali sıfatıyla kendisinin, ne de komutan sıfatıyla Ali Rıza Bey’in kendi başlarına bir iş yapamayacakları ve ancak Hükûmetin talimatının tatbik olunacağını” söyler[222]. Yine aynı gün; “kendisini Batumi’de vali ilan ettiği gece hapishaneden çıkanların ilan ettikleri Batumi Revkomi’nin Batumi’de binlerce mevcut serseri, milliyetçi Gürcü, başsız kalmış süvari ve piyadelerin Ankara Hükûmeti aleyhine birçok harekette bulunduklarını ancak dağıtıldıklarını söyler. Ayrıca: “Binaenaleyh bize yapılan muamelelerin Batumi Revkomi tarafından yapıldığını kabul etmek şeklen doğru değildir. İrtibat Gürcüler tarafından kesilmiş ve Kızıl Ordu Sovyet Gürcistan’ı adına yönetimi almıştır. Gürcüler tarafından tutuklanmış 150 kadar asker ve subayın tahliyesi sağlanmıştır[223]der.

 

13.BATUMİ, AKHALKALAKİ VE AKHALTSİKHE’NİN ANKARA HÜKÛMETİ TARAFINDAN BOŞALTILMASI

Kâzım Paşa 23 Mart 1921’de Moskova antlaşması hükümlerine göre, Batumi, Akhaltsikhe ve Akhalkalaki bölgelerindeki Türk birliklerinin boşaltılmasını resmen emretmiştir[224].

Görevli bulunduğu süre içinde Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti elçiliğini yürütmüş ve Türkiye önderliğinde bir Kafkasya Konfederasyonu kurmaya çalışmış olan Svimon Mdivani Ankara’dan ayrılmış, Rusya SFSC elçisi Polikarpe (Budu) Mdivani Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti elçiliğini de devralmıştır[225]. Batumi’de Türklerin konsolosluk yetkilileri ve iki subay kalacak, bunlar da Ankara Hükûmeti’ne Bolşevikler tarafından yapılacak silah, mühimmat ve öteki malların nakliyesinde çalışacaklardır[226]. Ankara Hükûmeti ordusunda da Gürcüler vardır. Mesela Pridon Khalvaşi hatıratında Ankara Hükûmeti ordusunda asker olan ve Batumi’de kalmayı tercih eden halasının kocası, Aziz Diasamidze’den bahseder. Türkiye’ye 1929 yılında giriş yapmıştır[227].  

24 Mart’ta Kâzım Bey Fahrettin Bey’in geldiğini, Grup Kurmay Başkanı Talat Bey’in gün içinde beklendiğini ve kendisini Kuybişev’le görüştüreceğini vazifelerini bildireceğini yazar. Ayrıca Kızıl Ordu Grup Komutanından elbise ve silah istemiş, Gürcü Menşevik askerlerinin ele geçirdikleri Türk silahlarını topladıklarında Bolşevik Gürcü Hükûmeti’nin kendilerine vermelerini sağladığını belirtmiştir[228].

Kâzım Bey Kuybişev’e yazdığı 25 Mart tarihli yazıda; “Kâzım Paşa’nın Moskova Kongresi sonucunu 20 Mart’ta aldığını, ancak 16. maddede sınırla ilgili çelişkiler olduğundan” bahsetmektedir[229].  Ayrıca; “Gürcü Menşevik askeri birliklerinin Kızıl Ordu’ya karşı düşmanca eğilim göstermelerine rağmen, Kızıl Ordu maskesi altında askeri birimlere saldırılar düzenlendiğini, subay ve askerlerinin yaşamlarını yitirdiğini veya yaralandıklarını Gürcü ordusundaki subayların katıldıkları suçlardan en üst düzey cezalandırılmalarını, resmi özür dilenmesini ve ölenlerin ailelerine para verilmesini ister[230]. Rusya SFSC ve Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’yle dostluk ve barış içinde yaşamak istediklerini belirtir. Batumi’ye bir konsolos atandığını belirterek bina talep eder. Müslümanların hayat tarzlarına dikkat edilmesini, Ankara Hükûmeti için Batumi’den gerekli silah, askeri teçhizat, petrol ürünlerinin deniz ve kara yoluyla sevkine imkân verilmesini belirtir.  Türk ordusunun en kısa zamanda Çorokhi’ye çekileceğini ve ikinci emrin alınmasıyla birlikte hemen yeni tespit edilmiş sınıra gidileceğini” söyler[231].

Kâzım Bey’in Batumi’deki görevinin sona erdiği 26 Mart günü Kızıl Ordu Grup Komutanlığı tarafından “Batumi Şehrine” hitaben bir yazı yayınlanmıştır. Bildiride Kâzım Bey’in görev süresinin dolduğu ve hiçbir yetkisinin kalmadığı, konsolos olarak atanan Fahrettin Bey’in beklendiği vurgulamaktadır[232].

Kâzım Bey 27 Mart’ta Kızıl Ordu Grup Komutanı Kuybişev’e Ahmet Muhtar Bey tarafından istendiği üzere Batumi’de kaldığını[233], konsolos Fahrettin Bey ve Grup Kurmay Başkanı Talat Bey’in yeni görevlerini kolaylaştırmak için görev aldığını ve Trabzon’a gideceğini bildirir[234].

28 Mart’ta ise Kâzım Bey Batumi’den ayrılarak Trabzon’a geçmiştir[235]. Önce Batumi, Nisan başlarındaysa Akhaltsikhe ve Akhalkalaki tamamen boşaltılmıştır[236]. Batumi’deki İngiliz silahları da Sovyet yardımıyla Ankara Hükûmeti’ne verilecektir[237].

 

14.ANKARA HÜKÛMETİ-GÜRCİSTAN SOVYET SOSYALİST CUMHURİYETİ VE DİĞER GÜNEY KAFKASYA CUMHURİYETLERİNİN İMZALADIKLARI 13 EKİM 1921 TARİHLİ KARS ANTLAŞMASI

13 Ekim 1921 Tarihli Kars Antlaşması, Ankara Hükûmeti ve Rusya SFSC arasında 16 Mart 1921’de imzalanan Moskova Antlaşması’nın tamamlayıcısı niteliğinde bir antlaşmadır. Nitekim Moskova Antlaşması Ankara Hükûmeti’yle sınırdaş olan Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ile Sovyet Azerbaycan Türkü ve Ermeni devletlerini doğrudan ilgilendirmemektedir. Kars Antlaşması’yla bu üç cumhuriyet, Moskova Antlaşması’nı kabul etmektedirler. Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti ve diğer Güney Kafkasya Sovyet cumhuriyetleriyle Ankara Hükûmeti arasında imzalanan bu antlaşmada kendilerini doğrudan doğruya ilgilendiren maddelerin Güney Kafkasya cumhuriyetleri tarafından tanınması için Rusya SFSC “gerekli tedbirleri” almayı üstlenmiştir[238]. Kars’ta Ankara Hükûmeti Batum mebusu Edip Bey’in de katıldığı bir toplantı gerçekleştirilmiş, Burada Rusya SFSC’nden ziyade Türk Hükûmeti’yle Gürcü, Azerbaycan Türkü ve Ermeni hükûmetleri ön plana çıkmıştır. Gürcü Devleti adına Dışişleri Halk Komiseri Aleksandre (Alioşa) Svanidze başkanlığında bir komisyon görev almıştır. Kars Antlaşması hükümleri uyarınca Batumi Gürcülere kalmışken Batumi bölgesindeki Maçahel bölgesindeki altı köy, Borçka, Kemalpaşa, Artvin ve Ardahan[239] bölgeleri, dolayısıyla bunların batısı Ankara Hükûmeti’ne bırakılmıştır[240]. Kars Antlaşması’yla Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’nin Ankara Hükûmeti’yle sınırları, Ankara Hükûmeti’nin de kuzeydoğu sınırları kesinleşmiş olmaktadır. Ankara Hükûmeti, Gürcistan’ın merkezi yönetimine tâbi olarak varlığını sürdüren Açara Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti’ni konumu ve önemli ölçüde Müslüman nüfûs barındırmasından dolayı dikkate almaktadır. 16 Haziran’da Açara Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti kurulmuştur[241]. Böylelikle, ilk defa etnik değil dine dayalı olarak bir Sovyet özerk cumhuriyeti ilân edilmiştir. Zâten mevcut bir özerkliğe sahip olmasına rağmen[242] Kars Antlaşması metni 6. maddede; “Ankara Hükûmeti Batumi Limanı üzerinden Anadolu’ya giden ya da oradan gelen ticaret malları ve nesnelerin gümrük vergisine bağlı tutulmadan, hiç bir engelle karşılaşmayarak, vergi ve ücretten kesilmeksizin, serbest transit hakkıyla birlikte, Batumi Limanı’ndan yararlandırılmalarının sağlanması, Açara bölgesi halkını oluşturan her topluluğunun kültürel ve dinî haklarını sağlayacak ve bu halkın isteklerine uygun tarım toprakları rejimi kurma olanağına sahip olacakları biçimde geniş yönetimsel bir özerkliğe kavuşması koşullarıyla, dönemde ait olduğu Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bıraktığını ifade etmektedir. Sonuçta varılan antlaşmaya, Gürcü hükûmeti adına Dışişleri Halk Komiseri Aleksandre (Alioşa) Svanidze ve Askerî ve Sınır İşleri Halk Komiseri Şalva Eliava; Ankara Hükûmeti adına Kâzım Paşa, Veli Bey, Ahmet Muhtar Bey, Mahmud Şevket Bey, Azerbaycan devlet bakanı Behboud Şahtahtinski, Ermenistan Dışişleri Halk Komiseri Askanaz Mravyan ve Ermenistan İçişleri Halk Komiseri Bogos Makinçiyan ve SSCB’yi temsil eden Rusya Büyükelçisi Yakov Ganetsky, imza atmışlardır[243].

 

15.SONUÇ

Batumi stratejik açıdan Güney Kafkasya’nın en önemli şehirlerinden birisidir. Bakü petrolleri başta olmak üzere Güney Kafkasya’daki birçok yeraltı ve yerüstü zenginliğinin Avrupa’ya sevk edildiği büyük bir limana sahiptir. Güney Kafkasya Demiryolunun son bulduğu bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra subtropikal iklimiyle önemli bir turizm merkezidir. Ayrıca Anadolu’yu Orta Asya ve Kuzey Kafkasya’ya bağlayan yollar da buradan geçer.

Rusya SFSC ve yönetim kademelerindeki Gürcüler yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı Gürcistan’a özel önem atfetmekteydiler. Bolşevik İoseb Cuğaşvili Stalin, menşevik Noe Jordania’ya üstünlük sağlayamayınca Gürcü topraklarını terk etmiş ve Rus Bolşeviklerine dâhil olmuştur. Burada üst yönetim kademelerine ulaşmış, Grigol (Sergo) Orconikidze’yle de Vladimir Lenin’in Bolşeviklerinin Kafkasya ayağını oluşturmayı başarmıştır.

Gürcistan’da Bolşevikler aslında etkin olamamışlar buna rağmen Gürcü Bolşevikler menşevik rejime karşı mücadelelerini kimi zaman kapalı, kimi zaman açık olarak sürdürmüşler ve Rus Bolşevikleri ile Rusya’daki Gürcü Bolşevikleriyle her zaman irtibatlı bulunmuşlardır.

Gürcü Menşeviklerin İtilaf Devletleri ve Batı ülkeleriyle ilişkileri Rus Bolşeviklerini rahatsız etmektedir. Aynı olgu Ankara Hükûmeti için de geçerlidir. Nitekim Ruslar para, silah ve mühimmat alabilecekleri güçlü bir yapılanmaya sahiptirler. Ruslardan alınacak desteklerin Türklere deniz ulaşımıyla nakliyesi sakıncalı görülmektedir. Rus Bolşeviklerden yardım bekleyen Ankara Hükûmeti’ne ulaşabilecek en güvenli güzergâh karayolları ve özellikle demiryollarıdır. Bunlar da İtilaf Devletleri ve Batı ülkeleriyle ilişkileri olan Gürcü toprakları üzerinden geçmektedir. Nitekim Ruslar da Türkler de emperyalizme karşı mücadele ettiklerini söylemekte ve düşman olarak aynı hedefleri göstermektedirler. Ayrıca Gürcistan Ankara Hükûmeti’nin elinde bulunan toprakların bir kısmında hak iddia etmekte, Ankara Hükûmeti de Gürcistan’ın elinde bulunan Batumi dâhil olmak üzere bazı bölgelerin kendisine ait olduğunu söylemektedir. Türkler komşuları Gürcülerden ziyade Ruslara yakın durmaktadırlar.

Yardım talebinde bulunan Ankara Hükûmeti Heyetlerinin Rusya SFSC sınırları içerisinde bulunuyor olmasıyla, görüşülen konu Gürcistan olmasa da Gürcü Devleti’ne Rusya SFSC saldırılarının başlaması tesadüf olmamalıdır.

Rusya SFSC Gürcü Devleti’ni işgale girişmişken Ankara Hükûmeti, çatışmalardan yararlanıp Gürcülerin hâkimiyetindeki Artvin ve Ardahan’a sulhla girmiş, sonra da Batumi’yi ele geçirmeye çalışmıştır. Akhalkalaki ve Akhaltsikhe’yi de talep eder hale gelmiştir. Başta Gürcülerin yapmış olduğu zoraki bir teklifin yerine getirilmesi gibi düşünülse de teklifte sivil idarenin Gürcülerde kalacağı ifadesi dikkati çekmektedir. Bu bakımdan geçici asker girişi söz konusuyken kısa süre içerisinde gerçek amaç ortaya çıkmıştır. Devlet Başkanı Noe Jordania Türk askerlerinin Gürcü topraklarına alınmasıyla Ankara ve Moskova arasında çatışmalara yol açılabileceğini ummuş olabileceği gibi, Türk tarafından yeni bir cephe açılmasını engellemeyi ve Türklerin bulunduğu yere Ruslar saldırmayacağından Ruslarla da cephe daraltmayı planlamaktadır. Kâzım Paşa aynı zamanda Rusya SFSC ordusunun komutanı Grigol (Sergo) Orconikidze’ye Batumi’yi Birleşik Krallık ya da Fransa’nın ele geçirmemesi için kendilerinin girme talebini iletmiş ancak sert bir cevap almıştır.

Gürcüler dâhil olmadan yapılmış, Gürcü topraklarını da içeren bir antlaşma olan Moskova Antlaşması’na göre Batumi’nin durumu dikkati çeker. Antlaşmanın heyetler arasında 16 Mart’ta imzalanmasına rağmen, 14 Mart günü yapılan oturumdaki görüşmelerde Batumi’nin durumu belli olmuştur. Bu oturumda 1. maddede; “sınırlar tespit edilmiştir. 2. maddede “Batumi’nin bolşevikleşen Gürcistan’a bırakıldığı ve halka kültürel ve dini haklar verilmesi ile Ankara Hükûmeti’nin Batumi limanlarını gümrüksüz, harçsız ve vergisiz olarak kullanması, otonomi oluşturulması vurgulanmıştır. Türkler ise 11 Mart 1921 günü Batumi’ye girmişler, Ankara bu gece bayraklarla donatılmış ve kutlamalar yapılmıştır. Ankara Hükûmeti Kızıl Ordu’nun Batumi’ye girmek istemesi halinde Türklerin hukûkî haklarından dolayı girmemelerinin talep edilmesini, küçük bir Rus müfrezesi gelirse misafir kabul edilmesini, büyük bir kuvvet zorla girse bile ateş açılmamasını ve Ankara’ya haber verilmesini” istemiştir. Hâlbuki Batumi’deki en büyük ordu halen Gürcülere aittir.

Kâzım Paşa Gürcü Hükûmeti’yle birlikte Batumi’ye gelen Ankara Hükûmeti’nin Tbilisi sefiri Kâzım Bey’den Batumi’de Gürcü bolşevik devrim hükûmet yapılanması olan Revkomi’nin kurulmasının kesinlikle engellenmesini istemiştir. Kâzım Bey ise Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hariciye Vekili Evgeni Gegeçkori’ye Batumi’de Türk idaresi kurmak istediğine dair bir beyanname yollamış, Evgeni Gegeçkori’yse bunu reddetmiştir. Buna rağmen Kâzım Bey valiliğini ilan etmiştir. Burada Ruslarla çatışmaya girilmeden diplomatik yollarla Batumi’ye girmeleri engellenerek geri döndürülmelerinin hedeflendiği sezilebilir. Moskova’da Batumi’ye Türk askerlerinin girdiği, aynı gün haber alınmasına rağmen 14 Mart kararları Ankara’ya henüz ulaşmamış görünmektedir. 

Ankara Hükûmeti ve Rusya SFSC arasında antlaşma görüşmeleri sürerken cereyan eden olaylar antlaşma sonrası da devam etmiştir. Bolşevikler Ankara Hükûmeti’ni caydırmak için Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ordusundan faydalanmışlardır.

Kâzım Paşa: “Biz 11 Mart’ta Batum’u işgal etmekle Bolşeviklerin harpsiz Batum’a girmelerini ve halkın vaktinden evvel bolşevik olmaları neticesi 17 Mart’ta Gürcü Menşevik Hükûmeti’nin vapurla firarına sebep olduk. Netice Rus Bolşeviklerine Gürcü halk ve ordusunun iltihakını ve müttehiden bize hücumlarını davet ettik. İşin askeri ciheti bu”… “Hükûmet tesisi hususunun yanlış olduğunu kayıtla işgal hususuna geçeceğim. Batum’da Hükûmet tesisi 17/18 Mart’ta yani Gürcü Hükûmeti’nin 17’de vapurla firarından sonra mümkün olduğu halde Moskova sulhü 16 Mart’ta imzalanmış bulunuyordu. Demek ki hükûmet tesisi gibi bir garibe yapmasak da sulh imzalanacakmış. Esasen işgal olunan yerlerde biz kendi müfrezelerimizle hükûmet tesis ettik diye ilan etmekten başka yapılacak hakikatte bir şey yoktu. Çünkü işgal olunan yerlerde halk bolşevik idaresini tesis etmişlerdi. Bilhassa Batum’da Gürcü ordusu bakiyesi ve Gürcü ekseriyeti, kıyamet kadar Gürcü memurları ve bolşevik müfrezeleri dolayısıyla yapılacak şey bir binaya hükûmet deyip bayrağımızı asmaktı. Yoksa bu kargaşalıkta halka hâkim olmak ihtimali, yoktu (…) Batum’u işgal etmeyerek Çoruh cenubunda kalsa idim Gürcülerin Batum’u müdafaaları ve Ahisha’dan gelen süvari livasının kollarını sallayarak Batum’a arkadan girmesi mümkün olmayacak ve Gürcü Ordusu bir müddet daha mukavemet ederek icabında bize iltica ederek bir hayli silah ve mühimmat alabilecektik[244]cümleleriyle Batumi’ye Ankara Hükûmeti askerlerinin girişinin aslında manası olmadığını açıkça söyleyerek özeleştiride bulunur. Ayrıca Giorgi Mazniaşvili gibi kaybettiği askerlerden dolayı da çok üzgündür.

Gürcüler, Bolşevikler tarafından Gürcistan’ın ortadan kaldırılmak istenmediği, yalnızca rejiminin değiştirileceği düşünülmektedir. Ancak Bolşevik Rus saldırılarıyla birlikte Türklerin yaklaşımlarında da farklılaşma görmektedirler.

Gürcü Hükûmeti gemiyle Batumi’den ayrılırken tutuklu Bolşevikleri serbest bırakarak Batumi’de Revkomi’yi kurmalarını istemiştir. Batumi Revkomi başkanı Sergo Kavtaradze Rusya SFSC birlikleri ve Gürcistan Revkomi bölgeye ulaşana kadar tedbir almak ihtiyacı hissetmiştir. Bunu da ancak Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti ordusuyla yapabilecektir. Böylelikle Bolşevik-Ankara Hükûmeti çatışması yaşanmadan Batumi Sovyetleştirilebilecektir.

Kutaisi Gürcü Menşevik-Bolşevik ve Rus Bolşevik görüşmelerinin ana hedeflerinden biri de, Türk birliklerini Batumi'den çıkarmaktır. General Giorgi Mazniaşvili’ye bu amaçla görev teklif edilir. Moskova’da yapılan antlaşmanın haberi de 18 Mart’ta Ankara’ya ulaşmıştır. Ancak Batumi’nin tahliye emri verilmemiştir.

Rıza Nur; “Batumi’de kalmaya çalışmanın antlaşmayı bozacağını ve Türk Millî Mücadelesi için talep ettikleri yardımların gelmeyeceğini, bunun dikkate alınmadığını” yazar. “Batumi’nin boşaltılması antlaşma sonucu değil Rus kuvvetlerinin Türk kuvvetleriyle müsademeye girmiş olmasıyla alakalıdır” der[245]. Ancak burada Türklerin Batumi’den 16 Mart’tan önce çıktıklarını verir ve çarpışmaların Ruslarla olduğundan bahseder. Bunlar da verilerle tespit edilemez. Kaynaklarda çarpışmaların 17-20 Mart arasında olduğu ve Türklerin mağlubiyetiyle neticelendiği görülebilir. Daha sonraki tarihlerde münferit olaylar da yaşanmıştır.  Rusya SFSC ordusu da Batumi’ye 18 Mart günü girmiştir. Rıza Nur’un Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hükûmeti ayrıldığından Türklerle çarpışanların Gürcüler değil Ruslar olduğunu düşünmesi kısmen anlaşılabilirdir. Batumi’nin Türkler tarafından tahliyesinin tarihiyle ilgili de hata yapmaktadır. Ancak gerçekleşen olaylardan Ankara Hükûmeti’nin Rusya SFSC’yle antlaşma sürecinde ve sonrasında Batumi’yle ilgili düşünceleri tartışılabilir. Nitekim Kâzım Bey; Ankara Hükûmeti’yle görüşmeler devam ederken dahi buradaki komutanların kendi cüret ve inisiyatifleriyle aykırı hareket ettikleri kanaati oluştuğu ancak vali sıfatıyla kendisinin, ne de komutan sıfatıyla Ali Rıza Bey’in kendi başlarına bir iş yapamayacakları ve ancak Hükûmetin talimatının tatbik olunduğunu söyler. Nitekim görüldüğü üzere; hem Gürcü Menşevikler, hem de Gürcü ve Rus Bolşevikler antlaşmaya rağmen, sergiledikleri tutumdan dolayı Ankara Hükûmeti’nin  Batumi’yi tahliye etmeme düşüncesinde oldukları kanaatindedirler.

Gürcistan bolşevikleştikten sonra Bolşevikler; Rus, Ermeni ve Azerbaycan Türklerine “enternasyonalizm” çerçevesinde Gürcistan’dan toprak terk ederek ülkeyi daha da küçültmüşler ayrıca,  kurdukları Açara, Apkhazeti ve Samkhret Oseti[246] özerk yönetimleriyle de parçalı hale getirmişlerdir.   

Gürcistan’ın bolşevikleşmesi Rusya SFSC yönetimindeki Gürcü Bolşevikleri de daha güçlü kılmıştır. Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti; Komünist Partisi (Bolşevik) Merkez Komitesi Kafkasya Bürosu marifetiyle Grigol (Sergo) Orconikidze önderliğinde 12 Mart 1922’de kurulan Güney Kafkasya Sosyalist Federatif Sovyet Cumhuriyeti’ne bağlanmış, bu federe cumhuriyet de 30 Aralık 1922’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ne bağlanarak Gürcüler çifte boyunduruk altına alınmıştır. Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti üçüncü anayasasıyla (1927) dış işlerindeki yetkilerini tamâmen kaybetmiştir.

Batı’yla özellikle Fransa üzerinden kendi çıkarları doğrultusunda ve Ankara Hükûmeti’nin de lehine faaliyetlerde bulunan Gürcü Devleti’nin bolşevikleşmesi sonucu, Bolşeviklerle iyi ilişkiler kurmaya çalışan Ankara Hükûmeti Rusya SFSC’den para, silah ve mühimmat yardımı almayı başarabilmiş ancak kısa süre sonra, rejimi değişen Gürcü Devleti gibi yüzünü Batı’ya dönmüş, Ankara Hükûmeti’nin 29 Ekim 1923’te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin kuzeydoğu sınırlarındaki Gürcü topraklarında güçlü bir tehlike kalmıştır.

Görüldüğü üzere Batumi Ankara Hükûmeti’nin Misak-ı Millî’den vermiş olduğu bir taviz değildir. Fakat bolşevik Gürcü ve Rusların; Gürcü Müslümanların yoğun yaşadıkları Samtskhe bölgesinden Açara Vadisi, Guria bölgesinden Batumi ve Kobuleti çevrelerini bir araya getirip kurdukları Batumi merkezli Açara Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti Ruslar tarafından uzlaşmayı sağlamak adına Türk tarafının isteklerine verilmiş bir onay gibi algılanabilir. Bolşeviklerin para, silah ve mühimmat yardımında bulundukları Ankara Hükûmeti’yle ne tür bir uzlaşmaya ihtiyaçları olduğu da tartışılabilir. Bolşevikler kurdukları dinî temelli bu özerk yönetimle bolşeviklik ilan edebileceğini düşündükleri Ankara Hükûmeti’ne yine “enternasyonalizm” çerçevesinde bir iyi niyet göstergesi sunmuş olacaklardır. Ankara Hükûmeti’ne verilen bu tavizle Türk Milli Mücadelesini’nin kurabileceği rejimi istedikleri yöne sevk edebileceklerini, Türk ve Gürcü Müslümanların sempatisini kazanacaklarını düşünmeleri tabiidir.

 

KAYNAKÇA

ATABE, c. 11, s. 40; Hakimiyeti Milliye, 9 Şubat 1921.

Atatürk, M. K. (1971). Nutuk, İstanbul: Devlet Kitapları.

Aydemir, Ş. S. (1967). Tek Adam Mustafa Kemal (1919-1922), İstanbul: Remzi Kitabevi.

Bardakçı, M. “Kut Kahramanı Halil Paşa Sınır Dışı Edildi”, habertürk, https://www.haberturk.com/gundem/haber/1233106-kut-kahramani-halil-pasa-1921de-sinirdisi-edildi.

Bayur, Y. H. (1995). Türk Devletinin Dış Siyasası, Ankara.

Bolat, M. A. (2017). Milli Mücadele Döneminde Türkiye’nin Kafkasya Siyaseti (1919-1921), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul.

Bolat, M. A. (2019). Yeni Türkiye İçin Kars Antlaşması’nın Önemi, Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, 9/2 2019, ss. 267-306.

Bora, T. (2017). Cereyanlar: Türkiye’de Siyasî İdeolojiler, İstanbul: İletişim Yayınları.

Carr, E. H. (2015). Bolşevik Devrimi Sovyet Rusya Tarihi Bolşevik Devrimi 1917-1923, C. 3. İstanbul: Metis Yayınları.  

Cebesoy, A. F. (2017). Moskova Hatıraları (Milli Mücadele ve Bolşevik Rusya), İstanbul: Temel Yayınları.

Çelebi, F. (2021). 18. Yüzyıldan Günümüze Gürcü Tarihinin Ana Hatları, İzmir: Duvar.

Çerniçenkina, N. (2015). “Rus Arşiv Kaynaklarına Göre Milli Mücadele Yıllarında Sovyet Rusya Yardımı”, Kurtuluş ve Kuruluşun Sembol Kenti İzmir Sempozyumu Bildirileri, Atatürk Kültür, Ankara: Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, ss.191-200.

Çerniçenkina, N. (2014). Rus Arşivlerine göre Moskova ve Kars Konferansları, İstanbul: Değişim.

Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, Karadeniz Teknik Üniversitesi Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü, Ankara: 2013.

Dirik, K. D. (2008). Atatürk’ün İzinde Vali Paşa Kâzım Dirik Bandırma Vapuru’ndan Halkın Kalbine, İstanbul: Gürer Yayınları.

Gigauri, P. (1921). “Batumis Brdzola 18-19 Marti, 1921 Tz.”, http://legionerebi.com/armia1918/?p=1857.

Goloğlu, M. (2010). Milli Mücadele Tarihi Cumhuriyete Doğru, İstanbul: İş Bankası Yayınları, C.IV.

Gönlübol, M. & Sar, C. (1997). Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), Atatürk Kültür, Ankara: Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi.

İleri, R. N. (1970). Atatürk ve Komünizm, İstanbul: Anadolu Yayınları.

Khalvaşi, P. (2019).  Omri, Ankara: Gece Kitaplığı.

Karabekir, K. (1969). İstiklal Harbimiz, İstanbul: Türkiye Yayınevi.

Kavrelişvili, R. (2011). “Gürcistan Ankara Sefiri Svimon Mdivani’nin Türkiye-Gürcistan Arasında Diplomatik İlişkilerin Kuruluşuna Dair Raporları (27.01-18.03.1921)”, VIII. Uluslararası Atatürk Kongresi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, ss.1819-1834.

Kavrelişvili, R. & Nikoloz, A. (2011). “Gürcü Tarihçiliği’nde Kars Antlaşması Üzerine Bir Değerlendirme”, Kars Antlaşması ve Bölgesel Etkileri Sempozyumu, Kars Kafkas Üniversitesi, 13-15 Ekim 2011 s.102-108.

Kâzımzade, F. (2016). Transkafkasya İçin Mücadele 1917-1921 Türkiye-İngiltere-Rusya, İstanbul: Tarih ve Kuram.

Kocaoğlu, Osman, “Rus Yardımının İçyüzü”, Yakın Tarihimiz, C.1, S. 10 (Mayıs 1972), ss. 292-293.

Kurban, V. (2020). Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Tarihi, İstanbul: Yeditepe.

Mazniaşvili, G. (1927). Mogonebani, Sakhelbami.

Natmeladze, M. (2012). “Sakartvelos Teritoriuli Tsvlilebebi 20-ian Tzlebşi”, Sakartvelos İstoria XIX-XX Saukuneebşi, C. IV, Palitra, Tbilisi: 2012.ss.332-337.

Nur, R. (1968). Hayat ve Hatıratım, İstanbul: Altındağ.

Özdemir, U. (2019). Türkiye, Rusya, İran Odağında Kafkasya Askeri ve Siyasi Gelişmeler Kronolojisi (1914-1923), İstanbul: Akıl Fikir Yayınları.  

Sonyel, S. R. (1995).  Türk Kurtuluş Savaşı Ve Dış Politika, C. I, Ankara: TTK.

Sonyel, S. R. (2003). Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, Ankara: TTK.

Sarı, M. (2014). Türkiye-Kafkasya İlişkilerinde Batum (1917-1921), Ankara: TTK.

Sürmeli, S. (2001). Türk-Gürcü İlişkileri (1918-1921), Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.

Şenol, E. (2021). Gürcü Ansiklopedik Sözlüğü, Ankara: Emsal Matbaa.

Şimşek, D. Ç. (2019). Ankara’da Açılan İlk Gürcistan Temsilciliği ve Türk-Gürcü İlişkileri, Ankara: Siyasal.

TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Ankara, 1985.

Tengirşek, Y. K. (1981). Vatan Hizmetinde, Ankara: Kültür Bakanlığı.

Topal, C. (2018). “Türk-Rus İlişkileri ve Moskova Anlaşması”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 4/6, ss.313-330.

Türk İstiklal Harbi, Doğu Cephesi (1919-1921), C. III, s. C. 3.

Yavuz, B. (1992) “1921 Tarihli Türk-Fransız Anlaşmasının Hazırlık Aşamaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart, C. VIII – S. 23 s. 273.308.

Yeniaras, O. (2016). Atatürk’ün Kurdurduğu Türkiye Komünist Partisi ve Kurtuluş Savaşı’nda Sol Hareketler, Ankara: Panama.

Yenibahçeli Şükrü Bey’in Hatıraları (2011). Konya: Çizgi.

Yerasimos, S. (2000). Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri, İstanbul: Boyut.

 


*Dr. Sanat Tarihi Uzmanı, Kartvelolog, Düzce/TÜRKİYE, fevzi_celebi@hotmail.com , ORCID: 0000-0002-2416-5382.

[1] Erdoğan Şenol, Gürcü Ansiklopedik Sözlüğü, Emsal Matbaa, Ankara: 2021, s.71.

[2] Roin Kavrelişvili, Nikoloz Akhalkatsi, “Gürcü Tarihçiliği’nde Kars Antlaşması Üzerine Bir Değerlendirme”, Kars Antlaşması ve Bölgesel Etkileri Sempozyumu, Kars Kafkas Üniversitesi, 13-15 Ekim 2011 s.102-108.

[3] Fevzi Çelebi, 18. Yüzyıldan Günümüze Gürcü Tarihinin Ana Hatları, Duvar, İzmir: 2021, s. 93-96.

[4] Rusya SFSC.

[5] Fevzi Çelebi, s. 149.

[6] Fevzi Çelebi, s. 148.

[7] Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam Mustafa Kemal (1919-1922), Remzi Kitabevi, İstanbul: 1967, s. 438-439.

[8] Rasih Nuri İleri, Atatürk ve Komünizm, Anadolu Yayınları, İstanbul: 1970, s. 59.

[9] Şevket Süreyya Aydemir, s. 440.

[10] Hüsrev Gerede.

[11] Batumi

[12] Şevket Süreyya Aydemir, s. 442-443.

[13] Vefa Kurban, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği Tarihi, Yeditepe, İstanbul: 2020, s. 137.

[14] Natalya Çerniçenkina, “Rus Arşiv Kaynaklarına Göre Milli Mücadele Yıllarında Sovyet Rusya Yardımı”, Kurtuluş ve Kuruluşun Sembol Kenti İzmir Sempozyumu Bildirileri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara: 2015, s. 191-200.

[15] Tanıl Bora, Cereyanlar: Türkiye’de Siyasî İdeolojiler, İletişim Yayınları, İstanbul: 2017,  s. 519.

[16] Orhan Yeniaras, Atatürk’ün Kurdurduğu Türkiye Komünist Partisi ve Kurtuluş Savaşı’nda Sol Hareketler, Panama, Ankara: 2016, s. 362.

[17] Elviye-i Selase 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nda sonra, yenilen Osmanlı İmparatorluğu’nun galip Rusya İmparatorluğu’na vermiş olduğu zararların giderilmesi amacıyla Rusya’ya verdiği Kars, Ardahan ve Batum sancaklarını ifade eder.

[18] 23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanmış, Osmanlı sınırları içinde ya da Büyük Millet Meclisi etki alanında bulunmamasına rağmen Batumi Misak-ı Millî sınırları içerisinde sayıldığından, Ahmet Akif, Ahmet Nuri, Ali Rıza, Mehmet Edip ve Ahmet Fevzi beyler Batum milletvekilleri olarak Kars’tan 3, Ardahan’dan 2 ve Oltu’dan da 2 mebusla birlikte oluşuma katılmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin çekirdeğini oluşturan Ankara Hükûmeti’ne dönüşecek yapılanma bu şekilde Batumi,  Kars ve Ardahan’ı göz ardı etmediğini ifade etmektedir.

[19] Halil Kut.

[20] Kâzım Karabekir.

[21] Fuat Sabit Ağacık.

[22] Lev Karakhanyan.

[23] Natalya Çerniçenkina, 2015, s. 191-200.

[24] Rusya SFSC’nin Türk Milli Mücadelesi’ne ilk etap yardımlarıyla ilgili farklı bilgiler vardır. Kâzım Paşa; “3 Haziran 1920’de Fuat Bey, 3. Tümen Komutanı Rüştü Bey’e yazdığı raporda; Bolşeviklerin bir milyon altın Ruble ve altmış bin tüfek vereceklerini bildirmiştir” der. Yardımın para kısmı iki milyon nakit iken yarısı altın olarak verilecektir. Halil Paşa’nın hatıralarında, “Türk heyetinin Ruslardan üç milyon altın Ruble ve Ankara’da eritilecek sekiz kilogramlık altın ingot aldığı belirtilmektedir”. Veysel Paşa’nın (Ünüvar) hatıralarına göre, Halil Paşa iki milyon Ruble almıştır. Alptekin Müderrisoğlu ise kitabında, Halil Paşa’nın yüz bin nakit değerinde ingot aldığını yazmaktadır. Mehmet Perinçek, altının 8 Eylül’de Erzurum’a geldiğini, bunun iki yüz kilogramının Doğu ordusuna, kalanının da Ankara’ya gönderildiğini belirtmektedir. Kara yolu gibi deniz yolu da denenmiştir. Natalya Çerniçenkina, 2015, s. 191-200.

[25] Şevket Süreyya Aydemir, s. 438.

[26] Mustafa Kemal Atatürk.

[27] Natalya Çerniçenkina, Rus Arşivlerine göre Moskova ve Kars Konferansları, Değişim, İstanbul: 2014, s. 14-15.

[28] Şevket Süreyya Aydemir, s. 438.

[29] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 14-15.

[30] Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı Ve Dış Politika, C. I, TTK, Ankara, 1995, s. 179.

[31] Fevzi Çelebi, s. 219.

[32] Fevzi Çelebi, s. 220.

[33] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 15.

[34] Yusuf Hikmet Bayur, Türk Devletinin Dış Siyasası, Ankara 1995, s. 48.

[35] Yusuf Hikmet Bayur, s. 48.

[36] Fevzi Çelebi, 220-222.

[37] Şevket Süreyya Aydemir, s.390.

[38] Natalya Çerniçenkina, 2015, s. 191-200.

[39] Fevzi Çelebi, 220-222.

[40] Fevzi Çelebi, s. 222.

[41] Bekir Sami Kunduh/Kunduk.

[42] Yusuf Kemal Tengirşek/Tengirşenk.

[43] Ali Fuat Cebesoy, Moskova Hatıraları (Milli Mücadele ve Bolşevik Rusya), Temel, İstanbul: 2017, s. 106.

[44] Osman Nuri Özgen.

[45] Seyfi Düzgören.

[46] İbrahim Edhem (Talî) Öngören.

[47] Mehmet Gönlübol, Cem Sar, Atatürk ve Türkiye’nin Dış Politikası (1919-1938), Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara: 1997, s. 15.

[48] Ali Fuat Cebesoy, s.107.

[49] Ali Fuat Cebesoy, s.106-107.

[50] Kâzım Karabekir, İstiklal Harbimiz, Türkiye Yayınevi, İstanbul: 1969, s. 50.

[51] Ali Fuat Cebesoy, s.107.

[52] Yusuf Kemal Tengirşek, Vatan Hizmetinde, Kültür Bakanlığı, Ankara: 1981, s. 144-145.

[53] Ali Fuat Cebesoy, s.108.

[54] Halil Paşa, Moskova’ya 1920 Haziran’ında varmış, komünist liderlerle görüşmüştür. Kendi ifadesine göre Anadolu’ya o günlerde yapılan silâh ve cephane sevkiyatını düzenlemiştir. Yine kendi ifadesiyle sekiz tonluk altın külçeleri Karaköse’de Şark Cephesi Komutanı Kâzım Paşa’nın kurmay başkanı ve Enver’in de eniştesi olan Kâzım Bey’e teslim edilmiştir. Türkistan’a gitmiş, tekrar Moskova’ya dönmüştür. Murat Bardakçı, “Kut Kahramanı Halil Paşa Sınır Dışı Edildi”, habertürk, https://www.haberturk.com/gundem/haber/1233106-kut-kahramani-halil-pasa-1921de-sinirdisi-edildi

[55] Ali Fuat Cebesoy, s.107.

[56] Osman Kocaoğlu.

[57] Osman Kocaoğlu, “Rus Yardımının İçyüzü”, Yakın Tarihimiz, C.1, S. 10 (Mayıs 1972), s. 292-293.

[58] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 16.

[59] Mustafa Sarı, Türkiye-Kafkasya İlişkilerinde Batum (1917-1921), TTK, Ankara: 2014, s. 560-561.

[60] Orhan Yeniaras, s. 282.

[61] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 153-167.

[62] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 153-167.

[63] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 172-175.

[64] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 87.

[65] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 153-167.

[66] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 15.

[67] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 153-167.

[68] Yusuf Kemal Tengirşek, s. 172-175.

[69] Çürüksu

[70] Mustafa Sarı, s.563-564.

[71] Mustafa Sarı, s.577.

[72] Mustafa Sarı, s.568-571.

[73] Fevzi Çelebi, s. 206.

[74] Müslüman Gürcistan/İslam Gürcistanı.

[75] Mustafa Sarı, s.581.

[76] Mustafa Sarı, s. 571-572.

[77] Fevzi Çelebi, s. 226.

[78] Serpil Sürmeli, Türk-Gürcü İlişkileri (1918-1921), Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara: 2001, s. 588.

[79] Mustafa Sarı, s. 585.

[80] Fevzi Çelebi, s. 227.

[81] Mustafa Sarı, s. 586.

[82] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 19-20.

[83] Ali Fuat Cebesoy.

[84] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 20.

[85] Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, Altındağ, İstanbul: 1968, s. 731.

[86] Rıza Nur, s. 733-741.

[87] Derya Çini Şimşek, Ankara’da Açılan İlk Gürcistan Temsilciliği ve Türk-Gürcü İlişkileri, Siyasal, Ankara: 2019, s. 124.

[88] Derya Çini Şimşek, s. 140.

[89] Mustafa Kemal Paşa Ankara Hükûmeti’ni Türkiya/Türkiye olarak anmaktadır.

[90] ATABE, c. 11, s. 40; Hakimiyeti Milliye, 9 Şubat 1921.

[91] Derya Çini Şimşek, s. 141.

[92] Fevzi Çelebi, s. 232.

[93] Roin Kavrelişvili, Nikoloz Akhalkatsi, s.102-108.

[94] Fevzi Çelebi, s. 230-322.

[95] (Sakartvelos) Revolutsiuri Komiteti/(Gürcistan) Devrim Komitesi.

[96] Fevzi Çelebi, s. 230-231.

[97] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, Karadeniz Teknik Üniversitesi Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü, Ankara: 2013, s. 58.

[98] Kazım Karabekir, s. 863-864.

[99] Stefanos Yerasimos, Kurtuluş Savaşı’nda Türk-Sovyet İlişkileri, Boyut, İstanbul: 2000, s. 205.

[100] Ali Fuat Cebesoy, s. 174.

[101] Fevzi Çakmak

[102] TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Ankara, 1985, s. 446-457.

[103] Fevzi Çelebi, s. 230.

[104] 21 Şubat 1921 tarihli meclis gizli celsesinde Ahmet Muhtar Bey, Rusya’nın Gürcistan’a yaptığı harekattan Ankara’yı haberdar etmediğini beyan ettiğinde Mustafa Kemal Paşa, “Azerbaycan ve Ermenistan, Gürcistan aleyhine harekata başladığı zaman sefirleri ademi malumat beyan etmişlerdi… Moskova’dan resmen Gürcistan’a ilanı harp edildi” demiştir. TBMM Gizli Celse Zabıtları, C.1, Ankara, 1985, s. 448-451.

[105] TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Ankara, 1985, s. 452-453.

[106] TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1, Ankara, 1985, s. 453.

[107] Mustafa Sarı, s. 597.

[108] Ali Fuat Cebesoy, s. 184.

[109] Mustafa Sarı, s. 597.

[110] Mustafa Sarı, s. 598.

[111] Ali Fuat Cebesoy, s.185-186.

[112] Ali Fuat Cebesoy, s.186-187

[113] Fevzi Çelebi, s.234-235

[114] Ahmet Şükrü Oğuz.

[115] Yenibahçeli Şükrü Bey’in Hatıraları, Çizgi, Konya: 2011, s. 227-229.

[116] Mustafa Sarı, s. 599, dn. 272.

[117] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 61.

[118] Derya Çini Şimşek, s. 649.

[119] Mustafa Sarı, s. 602.

[120] Derya Çini Şimşek, s. 188-190.

[121] Yenibahçeli Şükrü Bey’in Hatıraları, s. 227-229.

[122] Mehmet Ali Bolat, Milli Mücadele Döneminde Türkiye’nin Kafkasya Siyaseti (1919-1921), İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul: 2017, s. 269.

[123] Roin Kavrelişvili, “Gürcistan Ankara Sefiri Svimon Mdivani’nin Türkiye-Gürcistan Arasında Diplomatik İlişkilerin Kuruluşuna Dair Raporları (27.01-18.03.1921)”, VIII. Uluslararası Atatürk Kongresi, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, C. II, s. 1819-1834.

[124] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 73.

[125] Akhalkalaki.

[126] Akhaltsikhe.

[127] Kâzım Karabekir, s. 869.

[128] Derya Çini Şimşek, s. 656.

[129] Çoruh Nehri.

[130] Mustafa Sarı, s. 609.

[131] Mustafa Sarı, s. 610.

[132] Mustafa Sarı, s. 610

[133] Serpil Sürmeli, s. 664-665.

[134] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 21-22.

[135] Edward Hallet Carr, Bolşevik Devrimi Sovyet Rusya Tarihi Bolşevik Devrimi 1917-1923, Metis: 2015, C. 3, s. 283.

 

[136] K. Doğan Dirik, Atatürk’ün İzinde Vali Paşa Kâzım Dirik Bandırma Vapuru’ndan Halkın Kalbine, Gürer Yayınları, İstanbul: 2008, s. 115.

[137] Kâzım Karabekir, s. 870.

[138] Mehmet Ali Bolat, 2017, s. 263.

[139] Mustafa Sarı, s. 616.

[140] Mustafa Sarı, s. 617-618.

[141] Rıza Nur, s. 793.

[142] Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, Devlet Kitapları, İstanbul: 1971. C. 2, s.489.

[143] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 21-22.

[144] Rıza Nur, s. 793.

[145] Rıza Nur, s. 794.

[146] Rıza Nur, s. 793-794.

[147] Mustafa Sarı, s. 621.

[148] Mustafa Sarı, s. 619.

[149] Mustafa Sarı, s. 620.

[150] Mustafa Sarı, s. 622-624

[151] Kâzım Karabekir, s. 873-874.

[152] Fevzi Çelebi, s. 195.

[153] Mehmet Ali Bolat, 2017, s. 269.

[154] Metinde Ankara Hükûmeti Türkiye olarak anılır.

[155] Natalya Çerniçenkina, 2014, s. 68-71.

[156] Fevzi Çelebi, s. 248.

[157] Mustafa Kemal Atatürk, s. 489.

[158] Coşkun Topal, “Türk-Rus İlişkileri ve Moskova Anlaşması”, Karadeniz Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, 4/6, ss.313-330.

[159] Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, C. II, TTK, Ankara, 2003, s. 65.

[160] Mustafa Sarı, s. 625.

[161] Stefanos Yerasimos, s. 219.

[162] Fevzi Çelebi s. 238-239.

[163] Paata Gigauri, “Batumis Brdzola 18-19 Marti, 1921 Tz.”, http://legionerebi.com/armia1918/?p=1857

[164] Mustafa Sarı, s. 624.

[165] Roin Kavrelişvili, Nikoloz Akhalkatsi, s. 102-108.

[166] Mehmet Ali Bolat, 2017, s. 265.

[167] Giorgi Mazniaşvili, Mogonebani, Sakhelbami, 1927, s. 194-195.

[168] Giorgi Mazniaşvili,  s. 194-197.

[169] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921. s. 83.

[170] K. Doğan Dirik, s. 118

[171] Kâzım Karabekir, s. 873

[172] Batumis Revolutsiis Komiteti: Batumi Devrim Komitesi

[173] Fevzi Çelebi, s. 238.

[174] Paata Gigauri, “Batumis Brdzola 18-19 Marti, 1921 Tz.”, http://legionerebi.com/armia1918/?p=1857

[175] Ulvi Özdemir, Türkiye, Rusya, İran Odağında Kafkasya Askeri ve Siyasi Gelişmeler Kronolojisi (1914-1923), Akıl Fikir Yayınları, İstanbul: 2019, s. 221.

[176] K. Doğan Dirik, s. 120.

[177] Kâzım Karabekir, s. 873-874

[178] Giorgi Mazniaşvili,  s. 197.

[179] Giorgi Mazniaşvili,  s. 199-200.

[180] Giorgi Mazniaşvili Metinde Ankara Hükûmeti yerine Osmanlı’yı kullanır.

[181] Giorgi Mazniaşvili,  s. 200-201.

[182] Giorgi Mazniaşvili,  s. 197-202.

[183] Giorgi Mazniaşvili,  s. 202.

[184] Mahmut Goloğlu, Milli Mücadele Tarihi Cumhuriyete Doğru, İşbankası Yayınları, İstanbul: 2010, C.IV, s. 137.

[185] K. Doğan Dirik, s. 120.

[186] Mustafa Sarı, s. 627.

[187] K. Doğan Dirik, 122-123.

[188] K. Doğan Dirik, s. 122-123.

[189] K. Doğan Dirik,  124.

[190] Giorgi Mazniaşvili,  s. 202.

[191] Giorgi Mazniaşvili,  s. 204.

[192] Dmitry Zhloba.

[193] Giorgi Mazniaşvili,  s. 202-204.

[194] Ahmet Ferit Tek.

[195] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 84.

[196] Serpil Sürmeli, s. 677.

[197] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 84-85.

[198] Stefanos Yerasimos, s. 220

[199] Paata Gigauri, “Batumis Brdzola 18-19 Marti, 1921 Tz.”, http://legionerebi.com/armia1918/?p=1857

[200] Giorgi Mazniaşvili,  s. 202.

[201] Giorgi Mazniaşvili,  s. 204.

[202] Giorgi Mazniaşvili,  s. 205-206.

[203] Giorgi Mazniaşvili,  s. 206.

[204] K. Doğan Dirik, s. 139.

[205] K. Doğan Dirik, s.122.

[206] Giorgi Mazniaşvili,  s. 206-207.

[207] Giorgi Mazniaşvili,  s. 207.

[208] Gürcistan’ın iyi ilişkiler içinde olduğu Fransa’yla Ankara Hükûmeti arasında Londra’da 11 Mart 1921’de bir antlaşma imzalanmış olmasına rağmen 20 Ekim 1921’e kadar geçen süre içerisinde taraflar arasında uzun görüşme ve tartışmalar devam etmiştir (Bige Yavuz, “1921 Tarihli Türk-Fransız Anlaşmasının Hazırlık Aşamaları”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart 1992, C. VIII – S. 23 s. 273.308.).

[209] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 85-86.

[210] Kazım Karabekir, s. 874.

[211] Giorgi Mazniaşvili,  s. 207-208.

[212] Dimitri Şalikaşvili’nin Türkiye Günlüğü, Türkiye’de Gürcistan Temsilciliği 27 Aralık 1920-20 Mart 1921, s. 87.

[213] Serpil Sürmeli, s.   600-692.

[214] Osmanlı’nın bölgeden çekilmesi sonrası Çarlık Rusya’sı döneminde bakımsız kalan ve 1930’lu yıllarda yıkılan Azizie/Aziziye Camisi’nin bulunduğu alan.

[215] Giorgi Mazniaşvili,  s. 208-209.

[216]  Firuz Kâzımzade, Transkafkasya İçin Mücadele 1917-1921 Türkiye-İngiltere-Rusya, Tarih ve Kuram, İstanbul: 2016, s. 378-379.

[217] K. Doğan Dirik, s. 139.

[218] K. Doğan Dirik, s. 125.

[219] Giorgi Mazniaşvili,  s. 209.

[220] K. Doğan Dirik, s. 124-125.

[221] K. Doğan Dirik, s. 126.

[222] K. Doğan Dirik, s. 127-128.

[223] K. Doğan Dirik, s. 129.

[224] K. Doğan Dirik, s. 134.

[225] K. Doğan Dirik, s. 134.

[226] K. Doğan Dirik, s. 136.

[227] Pridon Khalvaşi, Omri, Gece Kitaplığı, Ankara: 2019, s. 202.

[228] K. Doğan Dirik, s. 137.

[229] K. Doğan Dirik, s. 138.

[230] K. Doğan Dirik, s. 139.

[231] K. Doğan Dirik, s. 140.

[232] K. Doğan Dirik, s. 140.

[233] K. Doğan Dirik, s. 141.

[234] K. Doğan Dirik, s. 142.

[235] Türk İstiklal Harbi, Doğu Cephesi (1919-1921), C. III, s. C. 3, s. 254.

[236] Serpil Sürmeli, s.  692-693

[237] K. Doğan Dirik, s. 135.

[238] Edward Hallett Carr, s. 357.

[239] Maçakhela, Borçkha, Makriali, Artvini  ve Ardagani.

[240] Makvala Natmeladze, “Sakartvelos Teritoriuli Tsvlilebebi 20-ian Tzlebşi”, Sakartvelos İstoria XIX-XX Saukuneebşi, C. IV, Palitra, Tbilisi: 2012.s. 332-337.

[241] Açara ismi tarihi coğrafya açısından Açaristskali Irmağı ve onu besleyen küçük derelerin havzalarını kapsar. Açara Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti ve günümüzdeki Açara Özerk Cumhuriyeti’nin ismi bu toponimden gelmektedir. Günümüzdeki Açara algısı da Bolşeviklerle birlikte 1921 yılından sonra oluşmuştur.

[242] Fevzi Çelebi, s. 247-248.

[243] Mehmet Ali Bolat, Yeni Türkiye İçin Kars Antlaşması’nın Önemi, Adam Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, 9/2 2019, s. 267-306.

[244] Kâzım Karabekir, s. 884-885.

[245] Rıza Nur; s. 795.

[246] Acara, Abhazya, Güney Osetya.

 

GÖRSELLER

https://gurcu.org/images/g001.jpg

https://gurcu.org/images/g002.jpg

https://gurcu.org/images/g003.jpg

https://gurcu.org/images/g004.jpg

https://gurcu.org/images/g005.jpg

https://gurcu.org/images/g006.jpg

https://gurcu.org/images/g007.jpg








 

Copyright © 2013 Gurcu.org Ana Sayfa