Türkçe - ქართული
Ana Sayfa - İletişim
 
 

  Gürcüler Kimdir?

  Gürcüce Öğrenelim

  Türkiye'de Anadil Öğrenimi

  Türkiye'de Gürcü Sanatı

  Kitaplık

  Gürcistan

  Gürcistan’ın Sorunlu Bölgeleri

  Tarih

  Görüş - Düşünce - Makale

  Kültür

  Apkhazeti Tarihi

 
   Minare ve Gürcü Dili
 
Fevzi Çelebi, Erdoğan Şenol ve Tariel Putkaradze
Gürcistan’daki Mevcut Gelişmeler Hakkında
 

07 Eylül 2013 tarihinde arkadaşım ve benimle aynı Gürcüce soyadına sahip olan Sezai Sefa’nın (Putkaradze), Türkiye’de Hendek’te düğünü vardı; Görünen o ki Sezai’nin ataları olan -Muhacir Gürcüler- Artvin’den gelmişler, çünkü Sezai’nin akrabalarının Gürcüce diyalekti Açara şivesinden daha çok Gürcüce’nin İmerkhev şivesidir; Sezai ebeveynlerinin Gürcücesini bilmiyor, o şimdilerde edebi Gürcüceyi öğreniyor.
 
Türkiye vatandaşlarının düğünlerinin büyük kısmında çeşitli danslarla zaman geçiriliyor, fakat ben ve benim iki Türkiyeli arkadaşım – Erdoğan Şenol ve Fevzi Çelebi-  7 Eylülde diğer bir arkadaşımın düğün gününde Gürcistan’ın neşeli konularından çok sancılı konuları hakkında konuşmayı başardık; diyalogun ana hususlarını Gürcüce ve Türkçe olarak yayımlayama karar verdik. Diyalogumuzu Gürcüce olarak ben yazılı hale getirdim; daha sonra metni Erdoğan da Fevzi de okudu, bazı bölümleri netleştirdikten sonra Türkçeye çevirdiler.
 
 7 Eylüldeki görüşme kayıtlarımızı yayımlamadan önce 14 Eylülde aynı konu ile ilgili Erdoğan Bey’in ve benim görüşmem sonrası diyaloga Gürcistan’ın değerlerini aşağılayıcı bir resim hakkında iki cümle ilave edildi.
 
Diyalogumuzun yayımlamayı gerekli gördüğümüz kısmını aşağıda sunuyoruz.
Tariel Putkaradze
16.09.2013
 
07.09.2013 Yılı
Düzce İli Gölyaka İlçesi Hacıyakup Köyünde (İstanbul’dan 200 km uzaklıkta) Fevzi Çelebi’nin evindeyiz.
Fevzi Çelebi (Çelebadze), Erdoğan Şenol (Davitadze) ve ben Tariel Putkaradze sohbet ediyoruz.
Fevzi Bey ve Erdoğan Bey Türkiye vatandaşı Müslüman Gürcüler olup XIX. Yüzyılda Türkiye’ye göç etmiş Muhacir Gürcülerin soyundan gelmektedir. Her ikisi de Türkiye’nin ortasında dünyaya geldiler ve yaşıyorlar; Fevzi Düzce’de, Erdoğan ise Sakarya’da yaşıyor. Üçümüzün ataları da asırlar boyunca Gürcistan’ın en güzel bölgelerinden birinde-Açara’da yaşıyordu.
 
T.P. (Tariel Putkaradze): Düzce İlinin çevresi, özellikle de Efteni çevresi güzel… Efteni dağlarına serpiştirilmiş olan Gürcülerin soyundan gelenlerin köyleri Açara’nın dağlık köylerine benziyor; bu benzerlik tesadüf olmamalı; anlaşılan Muhacir Açaralılar çok uzun yol kat ederek burada bulmuşlar Açara’ya benzer bir yeri…
 
F.Ç. (Fevzi Çelebi): Evet, bu bölge Dağlık Açara’ya çok benziyor… Efteni yamaçlarında şu anda 15 kadar Gürcü köyü var; 1000 kadar Gürcü sadece benim köyüm Hacıyakup’da yaşıyor; Efteni civarında 2500’e yakın Gürcü aile yaşıyor; 4 tane  de Abkhaz köyü var…
 
Efteni’den birçok kişi İstanbul’a ve Düzce’ye taşındı, biz Gürcüler burada azaldık.
 
T.P.: Buralı gençler Gürcüce biliyorlar mı?
 
F.Ç.: Maalesef az…
 
T.P: Türkiye ve Gürcistan bugün iyi komşuluklarını daha da derinleştiriyorlar; bu iyi; buna ek olarak Türkiye Hükümeti yakın zamanda bir kanun çıkardı, bu kanuna göre başka dillerde olduğu gibi herkesin, herkesle birlikte etnik Gürcülerin de Gürcüce öğrenmesi mümkün hale geldi; Türk de ikinci bir dil olarak Gürcüce’yi seçebilir; ne düşünüyorsun, burada faaliyet gösteren Gürcü Kültürel Merkezleri etnik Gürcülerin bu hakkı kullanması ve okullarda devlet dilinin yanında ana dillerini öğrenmeye başlaması için inisiyatif alır mı?
 
F.Ç.: Böyle kanunlar iyi, bazıları Gürcüce öğrenmeyi istiyor, fakat daha sonra bir takım problemler olmasından endişe de duyuyor; ileride ırkçı bir hükümet iktidara gelirse bizi de Kürtler gibi değerlendirir ve sonra çocuklarımıza problem yaşatırlar-diyorlar… Buna ek olarak bazıları da Gürcüce öğrenmek pratikte ne işimize yarayacak diyor; onlar “insanın ana diline de tıpkı annesi gibi her zaman ihtiyacı olduğunu” anlayamıyorlar… Türkiye’de Lazlarla birlikte biz dört milyon kadar nüfusa sahibiz; Düzce Gürcü Kültür Derneği bu konuda pasif… Ümit ederim ki okulda Gürcüce öğrenmek isteyenler ortaya çıkacaktır.
 
E.Ş.(Erdoğan Şenol): Evet, Gürcücenin öğrenilmesi konusuna bazıları şüphe ile yaklaşıyor; kanun var ama sonra sorun yaşamayalım diye düşünüyorlar; ben şahsen bir problem görmüyorum; olsa dahi, problemlerden çekiniyorsan senin adamlığın nerede kaldı…
 
T.P.: Esasen buradaki dernekler veya Gürcü Kültür Merkezleri, Gürcüceye, Gürcü ana dilinin öğrenilmesi konusuna daha kabul edilebilir bir yaklaşım göstermelidir; adları Gürcü Kültürel Merkezleri veya Dernekleri olduğuna göre Gürcü etnik kimliğinin en önemli nişanesi olan –Gürcüce’nin- kurtulması için çaba göstermeleri gerekmiyor mu ?!
 
F.Ç.: Ben de bunu söylemiyor muyum?! Fakat maalesef Düzce Gürcü Kültür Derneği daha çok Gürcü dansları ile ilgileniyor… Bazıları kendi Gürcü kimliğinin belirleyici özelliğinin sadece Gürcü dansları-şarkıları olduğunu zannediyor; onlar için Gürcü dili şarkıların dili olup kültür ve eğitim dili değildir. Şu daha da yazık ki şu son günlerde Düzce Kültür Derneği yeni bir iş yaptı: Gürcistan Müslümanlarına yardım işi, ancak önceleri böyle bir amaç yoktu, sonradan ortaya çıktı. Özellikle iki yıl önce buraya Müslüman Gürcülerin adını kullanarak birkaç Gürcistanlı geldi ve buradakilerden Cami yapımı ve Kur’an kurslarının organizasyonu için yardım istediler… Kobuleti’de cami yapılmasından söz ediliyordu;
 
T.P.: Bu istek veya başvurunun Gürcistan’da, Açara’da yaşayan Müslümanların büyük çoğunluğunun bu konuya ilgisini yansıttığını sanmıyorum; ben Açara’da doğdum ve iyi biliyorum ki her kim Müslüman’sa huzur içinde ibadetini yapıyor ve yurt dışında yardım aramıyor…
 
F.Ç.: Bu istek benim de hoşuma gitmedi; eğer Gürcistan’da cami yapılması gerekiyorsa bu Gürcistan’ın kendi parası ile yapılmalıdır; ben istiyorum ki Düzce Kültür Derneği Düzceli Gürcülere hizmet etsin, özellikle Düzceli Gürcülerin Gürcü dili ve kültürünü öğrenmesi için çaba göstersin…
 
T.P: Cami için para toplandı mı?
 
F.Ç.: Düzce Gürcü Kültür Derneği Kobuleti’de İslam Kültür Merkezi binası yapımı için para topladı; ben bu işe katkı sağlamadım… Şimdi o toplanan para ile üç katlı İslam Kültür Merkezi yapılıyor… Şunu da beğenmediğimi ifade edeyim; Nigvziani’de ve Samtatskaro’da cami yapımı nedeni ile çok gürültü koparılıyor. Yine aynı şekilde Adigeni’de minare dikilmesi nedeni ile koparılan yaygarayı da hiç beğenmiyorum; bu çok büyük bir ayıptır;
 
T.P: Adigeni’de minare nedeni koparılan gürültü-bana göre provokasyon Türkiye’de nasıl ses getirdi?
 
E.Ş.: Pek iyi değildi…
 
T.P.: Doğal olarak olamazdı da; bu gürültüyü koparan adamlar da bunu iyi biliyordu; onlar  Gürcistan’ın adını küçük düşürmeyi ve onun hükümetini rezil etmeyi amaç edinmişti; şu da kötü ki bazı saf Açaralıları da bu işte kullandılar; genel olarak bu tür işler yönetimin izni ile olmalıdır; dediklerine göre minareyi Türkiye’den gizlice sanki su borusu imiş gibi getirmişler ve hükümetin izni olmadan da dikmişler… Bu yapay ajitasyon çok kişiyi rahatsız etti: Hıristiyan Gürcüleri de Müslüman Gürcüleri de…
 
F.Ç.: Adigeni’de minareyi Hükümetin izni olmaksızın mı diktiler? Bu kötü! Bildiğim kadarı ile Adigeni’deki minarenin parasını Posoflu imamlar topladılar… Gümrükten de su borusu diye geçirmişler?
 
T.P.: Açara’da camiler var, bu arada 19-20. Yüzyıllarda Açara’da yapılan camilerin minaresi yoktu; şu anda Tiflis’de de Marneuli’de de camiler var… Hükümetler onların inşasına veya fonksiyonlarını yerine getirmesine engel olmadılar… Maalesef, bu konularda politikacılar ve dışarıdan yönetilen kişiler daha çok gürültü çıkarıyorlar; bunun Gürcistan için ne kötü sonuçlar getirebileceği onların umurunda değil; dini yapılar veya eğitim merkezleri hükümet ile koordineli şekilde açılmış olsa problem olmaz; birileri provoke ediyor…
 
F.Ç.: Ben de öyle sanıyorum: Hükümetin izni ile cami yapılırsa ve minare dikilirse ne problem olacak? Türkiye’de de hiç kimse hükümetten resmi izin verilmeden cami veya minare yapamaz; Üstelik bu prosedür çok zaman alıyor… Halk nerede istiyorsa orada ibadet etsin: isteyen kilisede isteyen camide; dini duygularda politik hesap yapılmamalıdır… Adigeni ve Samtatskaro olaylarının politik açıklamalara ve entrikalara konu olması benim de hoşuma gitmedi. Bence burada başka ilginç hususlar da var:
 
Açara’da, genel olarak da Gürcistan’da yine neden hala Osmanlı tipi minare yapılıyor?
 
Ben sanat tarihçisiyim ve iyi biliyorum ki, Arap İslam mimarisi var, Türk İslam mimarisi var vb. Gürcistan Müslümanları cami veya minarenin Gürcü minaresi ile inşa edilmesi için neden çalışmıyor? Problemin başı burada gizli… Daha da fazlası, biz Gürcülerin büyük mimari mirasımız var ve bunu temel alarak cami de yapabilirler minare de… Örneğin benim köyümde, burada, Düzce ilinde yaptığımız cami ve minare var; bizim minaremiz Gürcü stili çan binasına benziyor; işte bu (Resim-2) benim köyümün-Hacıyakup’un minaresi:

Gürcistan’da minarenin Türk usulü ile yapılmayıp Gürcü mimarisi ile yapılması için daha çok imkân yok mu?

Arap tarzı minare de Türk minarelerinden farklıdır; Arap minarelerini model alabilirler, o Gürcü çan binalarına daha çok benzer ve hükümetin izni ile inşa edebilirler… İşte (Resim-3) Arap minaresi; 
 
Osmanlı minaresi de aşağıda (Resim-4), diğerleri ile karşılaştırın:
 
Şunu söylemek istiyorum, cami ve minare bağlamında Türkiye’de kendine yeni seçenekler arıyor; örneğin Düzce’nin yeni camisi ve minaresi şöyle görünüyor (Resim-5):
 
T.P.: Katılıyorum; ibadethanenin mimarisi ile büyük oranda ideoloji yayılır; gerçekten ilginç bir soru:
 
Hacıyakup Köyü Minaresi:Resim-2      Hala neden Osmanlı döneminin minarelerini Gürcistan’a dayatıyorlar?
 
Açara’da İslam’ın üç asırlık tarihi boyunca minaresiz cami geleneği oluştu… Yine de eğer her kim minare yapmak istiyorsa yapılacak minare Gürcü mimari modele dayanmalıdır… Türk kapitali ve televizyon dizileri de ideolojik olarak aktifleşiyor, Türkçe dini terimler veya günlük hayatta kullanılan terimleri de belirli amaçlar doğrultusunda Gürcistan’da yayıyorlar… Son zamanlarda çoğalmış olan Türk dizilerinin Gürcüce seslendirmesinde kullanılan dile kısaca değinmek istiyorum:

Genel bir kural olarak tam tercüme yapılır ve diyalogların Gürcüceye tercümesinde Gürcüce terimler kullanılır: “ğmerti”, “batoni”, “kalbatoni”… gibi. Burada öyle olmuyor… Rusların etkisinden uzaklaşırken bu kez de Türkiye’nin baskısına katlanamayız… Ben Türkiye iyi komşuluk istiyorum fakat bir kötüden uzaklaşayım derken başka bir kötülükle karşılaşmak istemiyorum…
 
F.Ç.: Sanıyorum büyük kapitale sahip belli cemaatler genel olarak Türkiye devletinden daha aktifler; bunu daha sonra konuşuruz; terminoloji konusu da çok ilginç; örneğin Gürcistanlı Gürcü Müslümanlar neden Farsçadan Türkçeye girmiş olan dini terimleri alıp kullanıyorlar? Namaz, abdest ve başka terimler Gürcüce olarak tercüme edilmelidir; Gürcücede namaz değil lotsva (ლოცვა), abdest yerine gasuptaveba (გასუფთავება) denmelidir… Bu da geniş bir konudur; ben önce mimari ile ilgili konuyu tamamlamak istiyorum:
 
Arap minaresi:Resim-3                        Gürcistanlı Müslümanlar şunu da düşünmüyorlar, Batum Camisinin kubbesi restorasyon sırasında neden soğan başı formunda yapıldı; bu da politikanın sonucudur, Rus politikasının sonucu; bu da Gürcü mimarisi değil Rus mimarisidir; Ruslar sadece Gürcü kiliselerini değil Gürcistan’da bulunan camilerin mimarisini de değiştirmeye çalıştılar; Rusya İslam’ı da kendi hizmetine soktu…

T.P.: Bu son zamanlarda Rusya Müslüman liderinin açıklamasında da net olarak ortaya çıktı… Şu da gerçek ki Türkiye’nin etkisi çok daha fazla artıyor…
 
F.Ç.: Evet, fakat Gürcistan ne Türkiye’nin etkisini ne de İslam’ın Türk veya İran versiyonunu başına sarmamalıdır.
 
T.P.: Fevzi, şu durumda sana göre bunun için ne yapılmalıdır? 
 
F.Ç.: Gürcistan’da Müslümanlar yaşıyor öyle değil mi? Yaşıyorlar, bu Gürcistan’ın gerçeği; İslam’ı yasaklayamayız ya; bunun için İslam’ı Gürcüce de konuşturacağız!
 
T.P.: Bu mümkün mü?
 
F.Ç.: Elbette! Mimari ile başlayalım: eğer biri cami veya  minare  talep  Osmanlı Mineresi:Resim-4       ederse, yönetim talep edenlerden bunun çizimlerini ve planını istesin, Gürcü mimari tecrübesini dikkate alsın; cami veya minare de Gürcü mimarisine katılsın! İç kısmında da Gürcüce yazılar olmalıdır; Gürcü Müslümanlar asırların Gürcü mimari tecrübesinden yararlanmalıdır; Gürcü mimarisi ile yapılacak camilerde namaz kılınması, yazıların Gürcüce olması ve duvar resimlerinin Gürcü olması camiye Gürcü ruhunun girmesini sağlar.
 
T.P.: İslam dini ana dilimizde ibatede izin veriyor mu? Türkler camilerde Türkçe ibadet etmiyorlar ya? Ancak şu gerçek ki Türkler de İran da uzun zamandır İslam’ı devlet hizmetine sokmuş durumdalar; bununla birlikte imamların maaşını da devlet ödüyor… Fakat bildiğim kadarı ile camilerde yine de Arapça ibadet ediliyor…

F.Ç.: Ben İslam dinini iyi biliyorum ve size diyorum ki, sadece ritüellerin (namaz gibi) Arapça olması gerekmektedir, bunun dışındaki ibadetlerin Gürcüce olması mümkündür… Gürcü eğer Müslüman ise bırakalım Müslüman olsun, fakat onun camisi, medresesi veya minaresi Gürcü ruhuna sahip olsun… Ben Gürcistan’ın Müslümanlarının Gürcistan’ın sadık vatandaşları olmasını istiyorum; bu, ancak Gürcü Müslümanlığı içine Gürcü ruhunun girmesi ile mümkün olur… Bugünkü Türkiye de mimari veya başka konularda kendi tarzını aramaktadır.
 
T.P.: Fevzi, Gürcü halkı Gürcü dilindeki Ortodoks Hıristiyanlıkta kendini buldu; gerçek şu ki, Katolik Gürcüler de var fakat yine de bizim kültürümüz Ortodoks Hıristiyanlık temeline dayanır… Gerçekte bu güne kadar bir Gürcü İslam kültürü; Gürcüce İslami yayınlar oluşturulamadı; geleneksel bir şekilde İslam yine de Arapların,   İran’ın,   Osmanlı’nın  veya  Türkiye’nin  etkisini    Düzce camii minaresi:Resim-5                    Gürcistan’a getirdi…
 
F.Ç.: Gürcistan’da Müslümanlık Gürcistan Devletine odaklı olmadığı için doğrudur; bu konuyu açmak lazım: İslam hakimiyeti döneminde, Osmanlı döneminde Gürcü devleti yıkılıyordu… Araplar ve Osmanlılar İslam’ı kendi devletlerinin hizmetine aldılar, Gürcistan ise bunu yapamadı; şimdi de aynı şekilde devam ederse, eğer Gürcistan kendi Müslümanlarına bakmaz ise Sovyet sonrası Gürcistan’da İslam’ın uyanışı Gürcistan Devleti için büyük problemler getirir; daha da fazlası, eğer Gürcistan’daki Müslümanlar dışarıdan finanse edilirse; bu durumda problemler geri dönüşü olmaz hale gelir…
 
T.P.: Hala Rusya tehlikesini nötrleştiremedik ve şimdi de bu! Kafkasya Avrasya’nın göbeğidir; Kafkasya’nın merkezi devletine-Gürcistan’a etki imkânı bulmayı tüm büyük jeopolitik oyuncular istiyor; Rusya Kafkasya’yı bırakmıyor, bu nedenle de Gürcistan sürekli savaşların içinde; şunu da göz ardı edemem ki Adigeni benzeri provokasyonlar Gürcistan’da NATO üyesi Türkiye’ye karşı güvensizlik oluşması için Rusya’dan da teşvik edilmiştir… Gürcistan politik çevrelerinde başka ülkelerin etkisi altında olan kişilerin sayısı az değildir, bu yüzden birçok problemde devletin menfaatine karşı duyarlılık gösterilmiyor… İslam’a bağlı problemlerden bir tanesi şöyle; bizden gerçek anlamda dini özgürlük var fakat dini azınlık adı altında aktif olan bazı kişiler maddi çıkarları gereği suni olarak durumu geriyor; Sovyet sonrası Gürcistan hükümetlerinin devletin dini konularda uzun vadeli politika oluşturamamasından yararlanıyorlar…
 
F.Ç.: “Geç olması hiç olmamasından iyidir”; biliyorum ki Gürcistan’da 200’den fazla cami var; şunu da biliyorum ki Gürcistan’da hiç kimseyi zorla Hıristiyanlaştırmıyorlar; zorla Hıristiyanlaştırma Gürcü kültüründe yoktur; gelecek nesil dinini bilinçli olarak seçmelidir; şu da dikkate alınmalıdır ki, bugün Gürcülük sadece Hıristiyanlık değildir. Hıristiyan olmadan önce de putperest idik, şimdi ise kimimiz Müslüman, kimimiz Hıristiyan… Gürcistan’da ne kadar Gürcü varsa Türkiye’de de o kadar Müslüman Gürcü olduğu gerçektir. Lazlarla birlikte en az 4 milyonuz Türkiye’de. Sayıca çok olmayan Gürcistan’daki Açara’lı afetzede-göçmenlerin (ეკომიგრანტი-yaşadıkları köylerde doğal afetlerden zarar görmeleri nedeni ile başka bölgelere yerleştirilmiş olanlar) problemleri kolaylıkla çözülebilir; önemli olan bu 4.000.000 etnik Gürcünün kurtuluşu üzerine düşünmektir; biz tamamen asimile olma tehlikesi altındayız… Gürcistan biz Müslüman Gürcüleri kaybetmemelidir… Adigeni benzeri provokasyonlar bizi sizden uzaklaştırır; Adigeni’deki Müslümanlar agresif davranışlarının Hıristiyan Gürcülerin bize karşı güvenini de kaybettireceğini anlayamıyor. Bu da bizim birlikteliğimize zarar verir; bu arada bu tür provokasyonlar Gürcistan-Türkiye ilişkilerinde gerilime neden olur; doğrusu diğer büyük komşumuz da bunu istemiyor mu? Bunun da iyi bir şekilde göz önünde bulundurulması gerekir…
 
T.P.: Haklısın Fevzi; ben başka bir faktörü de ön plana çıkaracağım:
İlk Gürcüden sana kadar kaç kuşak atan olabilir? Senin deden, onun babası, dedesinin dedesi v.b. Çok fazladır değil mi? Diyelim ki 1000 kuşak olsun. Bu bin kuşak geriye giden atalarından en çok kaç kuşak Müslüman idi? 10 kuşak diyelim; gerisi ya Hıristiyan ya putperest… Dolayısıyla Adigeni’deki Müslümanlar kendi Hıristiyan atalarının inancına, genel olarak da Hıristiyanlara saygı konusunda dikkatli olmalıydı; Müslüman afetzede-göçmenler gizlice değil, oranın yerli halkı ile mutabakat sağlayarak hareket etmeliydiler (bu arada, göçmen-afetzedelerin büyük kısmı Hıristiyan’dır). 
 
F.Ç.: Elbette! Geçmiş yüzyıllar boyunca Gürcü karakterinin, kültürünün ve dilinin Hıristiyanlık kültürü içinde oluştuğunu onlara hiç kimse öğretmedi mi; atalarımız Hıristiyanlıkları sayesinde Gürcülüklerini ve Gürcüceyi kurtardı; dolayısıyla Müslüman Gürcüler için Gürcü dilindeki Hıristiyanlık (fakat Rusça veya Yunan dilindeki değil) büyük bir hazinedir; Müslüman bir Gürcü olarak benim için Açaralı, Tao-lu (Artvin Yusufeli ve Erzurum çevreleri), İmerkhev-li, Livaneli-li (Artvin) veya Maçakheli-li Müslümanların Hıristiyan ataları tarafından Skhalta, Hikhani, Oşki, Khakluli, İşkhani, Doliskana, Parkhali kilise ve manastırların inşa edilmiş olması da önemlidir… Bugünkü Kakheti’lilerin ataları da Gremi Manastırını, İmereti’lilerin ataları Gelati’yi inşa ettiler; hepimiz birlikte bu büyük kültürü oluşturduk ve Müslüman Gürcülerin ataları bu kültürün kurucuları arasında idiler… Ben tez konusu olarak da duyarlı biçimde Gürcü Hıristiyanlık Mimarisini seçtim… Bizim dedelerimizin dedeleri o kocaman taşları kağnılarla taşıyarak o büyük kiliseleri Oşki’yi, İşkhani’yi, Khakhuli’yi Parkhali’yi yaptıkları için gurur duyuyorum… Onların çektiği ızdırap ve yaptıkları çalışmaların unutulması günahtır; onlar şu anda bizim damarlarımızda dolaşan kana karışmış olan büyük Gürcü kültürünü oluşturdular…
 
T.P.: Bunu çoğu anlamıyor… Örneğin Yusufeli’de ve Şavşat’da bana birçok defa “bu kiliseleri (Oşki, Khakhuli, Doliskana, Parkhal, İşkhani…) yapan Gürcüler Gürcistan’a göç etti, biz ise buraya Açara’dan geldik” dediler; ben kendilerine gerçeği anlattığım zaman Müslüman oldukları için Hıristiyan kültürünün soyundan geldiklerini hissetmek istemiyorlar buna inanmakta güçlük çekiyorlar…
 
F.Ç.: Evet, böyleleri de var fakat eğitimli olanlar biliyor ki bunlar onların ataları tarafından yapılmıştır ve hepsi kalbinde atalarının mirasına saygı duyuyor… Akıllı insan atalarına küfretmez, bu günahtır… Bugün Müslüman olsun eğer Müslüman ise fakat atalarının kültürüne saygı duymalıdır; ancak yeterince saygı duyulmuyor; bölgedeki Hıristiyanlık kültürünü kendi atalarının oluşturduğunu anlaşılmalı ve o eserlere sahip çıkmalıdır…
 
E.Ş.: Doğru, örneğin İşkhani Kilisenin restorasyonu hakkında biz Müslüman Gürcüler de katkı vermeliyiz; İşkhani, Doliskana, Porta… Bunlar Gürcistan’ın da Türkiye’nin de zenginliğidir fakat hepsinden önce Gürcülerin kültürüdür, benim ve senin ataları tarafından oluşturulmuş bir kültürdür, bizim kültürümüzdür…
 
T.P.: Keşke herkes sizin gibi düşünse! Doğru bilgilenilmesi, doğru eğitim alınması durumunda birçok problemin üstesinden gelinir; bunun için günümüz internet imkânları iyi bir perspektif oluşturuyor… Fevzi, senin fikrin çok ilgi çekici: Gürcistan’da mevcut İslam başka ülkelerin ideolojilerinden bağımsız olursa Müslümanlık Müslüman ve Hıristiyan Gürcüleri birbirlerinden çok uzaklaştırmaz; bu durumda birlikteliğin esas temeli olan –Gürcü dili- ön plana çıkar…
 
E.Ş.: İkinize de katılıyorum; Gürcistan-Türkiye arasında iyi komşuluk ilişkileri için hepimiz çaba göstermeliyiz fakat Gürcistan’da İslam, Türk veya Arap ideolojisinden uzaklaşmalıdır; Gürcüler, Müslüman veya Hıristiyan olsun her zaman ve her işte beraber olmalıyız… Gürcistan’da cami yapımı konusunun suni olarak gerilmesini ben de beğenmiyorum; Gürcistan’da zaten birçok cami olduğunu ve Müslümanların camilerde namaz kılmasını kimsenin engellemediğini ben biliyorum… Bu haberlerin içine ideolojik ve politik konuların sokulmasını da beğenmiyorum… Bununla birlikte başka devletlerde olduğu gibi Gürcistan’ın da her şahsın, tüzel kişiliklerin veya dini organizasyonların dikkate alması gereken, devlet dilini veya mimari geleneklerini koruyacak belirli standartları olmalıdır. Devlet bu standartların korunması durumunda izin vermelidir; benzer standartlar korunmuş olsaydı Adigeni olayı da olmazdı…
 
F.Ç.: Ben münazaramı daha da derinleştireceğim: Eğer yeni cami yapılırsa, sadece mimari karakteri ile değil, bunun yanında süslemeleri ile de Gürcü eseri olmalıdır; Gürcü kiliselerinde yapılmış geleneksel Gürcü süslemelerin de camide kullanılmasında ne sorun olur? Gürcistan’da her şey Gürcü ruhunu taşımalı! Son olarak kıyafeti de ele alalım:
 
Gürcistan Sünni imamları neden Türk kıyafeti giyiyor?
Sünni Türk kıyafeti örneğin Sünni Arap kıyafetinden çok farklıdır; Arap kıyafetinin kendisi de farklı farklıdır; özellikle Suudi Arabistan’daki farklı, Irak’taki farklı, Mısır’daki farklı v.b. Her bölgenin Arap imamları kendi bölgesinin geleneklerine bakarak oluşturulmuş kıyafetleri dini işlerinde kullanıyor… Müslüman Gürcülerin Gürcü çokha/kaba modeli dikkate alınarak yapılacak Müslüman kıyafeti neden olmasın ve neden Türk cübbesi kullansın?
 
Peçe ile gezmek de İslam’ın emri değildir; İslam’ın böyle bir kıyafeti yok; kiliselerde kullanılan başörtüsü modeli gibi başlarını örtmelidir Müslüman kadınlar; kadını hiç kimse peçe ile gezmesi için zorlayamaz; hatta Müslümanlıkta peçe daha çok Hıristiyan manastır hayatını yansıtır.
 
F.Ç.: Fevzi, bildiğim kadarı ile sakal şeklinde de farklılıklar var:
 
F.Ç.: Tabii ki; İslam sakal bırakılmasını zorunlu kılmaz fakat bazı gruplar sakalın, bıyığın veya saçın şu veya bu şeklini kendi sembolü olarak kullanıyor; örneğin, Sünni Araplar, Sünni Türkler, Vahabiler, Şiiler  sakalı hep farklı biçimlerde kullanıyorlar… Herkes için geçerli tek bir kural yok.
 
E.Ş.: Fevzi, Gürcistan’da imamların maaşı konusu da fazlası ile ilgi çekici:
 
F.Ç.: Evet, bu konuda ben ve sen daha önce de konuştuk: Bildiğim kadarı ile, Gürcü imamların maaşını Azerbaycan İslam Merkezi ödüyor; kitaplar, kıyafetler ve başka materyallerin parasını da Müslüman Gürcülere Türkiye’den sosyal merkezler veriyor, cami, medrese ve minare Gürcistan parası ile yapılmıyor; bu şartlarda İslam inancında olanlar Gürcü devletinin hizmetinde olur mu?
 
E.Ş.: Parayı kim veriyorsa onun dediği olur…
 
F.Ç.: Gürcistan hükümeti ülkedeki Müslümanlarla ilgilenmelidir ki isteyerek ya da istemeden Gürcü Müslümanlar başkalarının hizmetine girmesin; medrese gerekiyorsa, Gürcistan hükümeti Davit Ağmaşenebeli’nin adını vererek medrese yapsın Gürcüce eğitim alan Gürcistan vatandaşı öğrenciler uygun devlet bilincine sahip olurlar… Azerbaycan’ın, Türkiye’nin veya Arabistan’ın eğitim programları Gürcistan devletinin çıkarları doğrultusunda olamaz…
 
T.P.: Haklısın; eğer Adigeni benzeri provokasyonlar devam ederse, bir buçuk milyar Hıristiyan ve bir buçuk milyar Müslüman’ın arasındaki sınırda yer alan Gürcistan için bu dini aşırılık çok tehlikeli olur; dolayısıyla önemli olan Müslümanlığı başka ülkelerin ideolojisinden uzaklaştıralım ve Gürcü kimliğini daha önemli şekilde ön plana çıkaralım; Gürcü kanı-genetik birlik ve ana dil-Gürcüce; Hıristiyan ve Müslüman Gürcüleri birbirine yakınlaştıracak şeyleri uzaklaştıracak olanlardan daha çok konuşmak iyidir; maalesef duygusal Gürcülere henüz bilgeliğimiz yeterli gelmiyor ve ikinci bir versiyonu başımıza sardılar… Fevzi, bana göre ilginç bir sorum daha olacak:
 
Ben Türkiye vatandaşı Gürcülere, Abazalara, Çerkeslere (Adige) şaşırıyorum… Bir kısmı kendini Türk olarak kabul ediyor, fakat aynı zamanda Gürcüyüm, Abazayım, Çerkezim diyor… Bunu nasıl anlayalım? Etnik olarak Gürcü ve ulus olarak Türk? Etnik olarak Abaza, ulus olarak Türk? Onlar bunu nasıl anlıyor? Şunu da merak ediyorum, örneğin bu köyde yaşayan Gürcü Gürcüce bilmiyorsa, kendi halkının (ait olduğu etnik grubun) tarihini, kültürünü, bilmiyorsa kendini etnik olarak Gürcü nasıl sayıyor? Eğer gurur kaynağı kendi kültürünü bilmiyorsa kişi neden istesin Gürcülüğü?
 
F.Ç.: Kendine özgü karakteri olduğunu biliyor? Gürcü zeki olmasıyla, güzel olmasıyla, kötü işlerle alakası olmamasıyla gurur duyuyor, eğitimsiz bile olsa yine de liderlik istiyor… Gürcü karakterine sahip; bununla birlikte farklı dansları var, farklı yemekleri var…
 
T.P.: Kendi atalarının dilini ve onların oluşturduğu büyük kültürü bilmesi halinde kendi etnik aidiyeti daha çok gelişir; eğer Gürcü halkının 33 asırlık devlet geleneği olduğunu bilirse; dünyada 5000’den fazla dil olduğu halde sadece birkaç alfabe olduğunu, bu birkaç alfabeden birinin eski tarihi ve güzelliği ile seçkin Gürcü alfabesi olduğunu, biz Gürcülerin 15 asırlık yazılı kültürümüzün olduğunu, tüm bunları bilmesi etnik-ulusal değerlerini yükseltmez mi?
 
F.Ç.: Evet, yükseltir… Fakat buralı Gürcüler henüz bunları bilmiyorlar; sadece özlerinin haykırışı ile Gürcüdürler… Burada, Türkiye’de eğitim sistemi Türk ulusunun oluşumuna hizmet ediyor; Buralı Gürcüler, Abazalar, Adigeler, Türkler, Kürtler… Hepsine Orta Asya’dan geldiği, hepimizin Orta Asya kültürünün evlatları olduğumuz; dillerimizin farklı olduğu fakat köken olarak sanki Gürcülerin de Abazaların da Türklerin de Orta Asyalı olduğu öğretiliyor… Bu yalan fakat çoğunu inandırdılar. Gerçekte Türk Orta Asyalıdır fakat Gürcüler, Abazalar, Çerkezler (Adigeler) tabi ki en eski Kafkasyalılardır.
 
E.Ş.: Objektif bilimsel bilgi, akademik eğitim tüm dünyanın problemi, Türkiye’de ise çok büyük problemdir…
 
T.P.: Evet, bununla birlikte Gürcistan’ın komşu ülkelerinde bugün kendi halkını birleştirmek ve buna karşı olanların bertaraf edilmesi amacıyla politik olarak motive etmek ve ideolojilerini oluşturmak için büyük paralar harcanıyor.
 
E.Ş.: Türkiye’de halkın konsolidasyonuna ilk önce Atatürk başladı; o şunu söyledi; Türkiye vatandaşı olan herkes Türk’tür ve kendini Türk olarak kabul etmelidir…
 
T.P.: Avrupa’da da böyle; Fransa vatandaşı Afrikalının pasaportunda da Fransız yazıyor… Medeni dünyada ulusu belirleyen husus vatandaşlıktır fakat vatandaşlık etnik kimliği belirlemez… Bu anlaşılıyor; ben başka bir şeyi merak ediyorum:
 
Türkiye’de milyonlarca Gürcü yaşıyor; onların Gürcülüğünü bu güne kadar taşıyan Gürcüce bilmeleri idi; Fevzi sen kendi sülalende Gürcüce bilen son kişi olduğunu söylüyorsun; daha sonra ne olacak? Senin çocukların Gürcüce bilmiyorlar fakat onlar senin Gürcüce bildiğini biliyor; peki senin çocuklarının çocukları ne hatırlayacak? Onların özü Gürcü olduklarını haykırır mı?! Yarın öbür gün ne olur? Böyle iki-üç nesil geçer ve mesela Gürcüceyi hatırlamazlarsa ne olur? Görüyorsun ya eski Gürcü yemekleri de artık senin evinde yapılmıyor; Gürcü dansları-şarkıları nadiren oluyor… Senin gelecek nesillerinin Gürcülüğünü belirleyen şey ne olur?
 
F.Ç.: Gürcü kökenliyim derler fakat Gürcü diline ait kültür eğer kalmazsa onlar bilinç olarak kendi atalarından daha da uzaklaşmış olurlar; ancak inanıyorum ki özleri haykıracaktır…
 
T.P.: Evet efendim; özün haykırışı dahi Adigeni benzeri provokasyonların sürekliliğini engeller.
 
E.Ş.: Tariel Bey, ben de buna katılıyorum, Türkiye Gürcülerinin temel sorunu ana dillerinin muhafaza edilmesidir; buna yönelik düşünmeliyiz ve tam bu dönemde bizi yeni bir tehlike ile karşı karşıya getirmek, Gürcistan Gürcülerinden uzaklaştırmak istiyorlar; Adigeni provokasyonu ile planlanan Türkiyeli Müslüman Gürcüler ile Gürcistanlı Hıristiyan Gürcüleri birbirinden uzaklaştırmaktır; provokatörler Hıristiyan Gürcülerin bizim düşmanlarımız olduğunu düşünmemizi istiyor… Ben bu konuda halkın kafasının karışmaması için daha önce de bir kez yazmıştım…
 
T.P.: Erdoğan, biliyorum, senin Adigeni’de Çela köyünde minare dikimi ve sökülmesi konusundaki acı verici yazını facebook’da gördüm; bizim doğru yönde hareket etmemiz ve aktif olmamız durumunda iyi vicdanlı herkes benzer provokasyonların Gürcü halkına karşı yapıldığını kavrar…
 
E.Ş.: Şu da yazık ki, Gürcistan’dan Türkiye’ye Gürcistan vatandaşı bazı Müslüman Gürcüler geliyor ve burada Gürcistan yönetimini ve Hıristiyan Gürcüleri gammazlıyor…
 
T.P.: Bazı gerçekleri ben de biliyorum… Türkçe sosyal paylaşım sayfalarında Gürcistan’ın ihbar edilmesi sürekli oluyor mu? 
 
E.Ş.: Oluyor maalesef; yakın zamanda birkaç Gürcistan vatandaşı Türkçe olarak benzer yazılar yazıyordu, özellikle İslami sayfalarda; bundan önce de bir tanesi, eğer gerekirse Suriye’de olduğu gibi bize yardım etmeye de tüm dünyadan Müslümanlar gelir  diyordu; bu tür adamlar gerçekten de Hıristiyan Gürcüleri Müslümanlara karşı veya tam tersine Müslümanları Hıristiyan Gürcülere karşı kötü etkiler… Bu kişiler Gürcistan’ı Türkiye’de şikâyet ediyorlar; onlar burada şikâyet için koşturmamalı, işlerini Gürcistan yönetimi ile mutabakat halinde kendileri halletmelidir; eğer Türkiye’den yardım istiyorlarsa bu da hükümetler düzeyinde olmalı, Türkiye’de organize edilmiş konferanslarda veya toplantılarda açıklamalar yaparak değil. Ben hiç kimseye cami yapın veya yapmayın demiyorum; bu benim işim veya benim söyleyeceğim bir şey değil; ben diyorum ki; bir şey inşa etmek gerekiyorsa konu Gürcistan’da çözülmelidir; bu tür şikâyetler düşmanlık getirir…
 
Örneğin bu tür kişiler tarafından yapılmış olan bu resmin amacı da Gürcistan’ı zor durumda bırakmaktır:

Ben bu resme kendi değerlendirmemi içeren metni ekledim ve arkadaşlarımın da adı ile internette yaydım (Resim-7).
 
Bir şeye şaşırıyorum Tariel Bey, sen Hıristiyansın biz, ben ve Fevzi Müslüman; gördüğüm kadarı ile Gürcistan’ın durumunu tam olarak aynı şekilde algılamışız, aynı şekilde ailecek dostluğumuz var-birbirimizle kardeş gibiyiz… Bence aramızdaki dostluk Hıristiyan ve Müslüman Gürcülerin kardeşliğine örnek teşkil ediyor: bu resmi yapanlarım Hıristiyan köylüleri, komşuları var; Gürcistan’da yaşıyorlar, yaptıklarının ne olduğunu anlamıyorlar mı?
 Resim-6

T.P.: Evet, gerçekten bizim örnek kardeşliğimiz var… Onlara gelince, bazıları galiba saf, bazıları kışkırtılmış, bazıları ise bu şekilde kendi kimliğini koruduğunu sanıyor ve aslında bu durumda kendi soyuna ve atalarına savaş açıyor; biri kendi devletini zor durumda bırakıyorsa kendi ile de savaşıyor demektir…
 
E.Ş.: Katılıyorum…
 
T.P.: Buna ek olarak şunları vurgulamak istiyorum:
 
Gürcistan’da her yerde Hıristiyanlar ve  Resim-7                                                                                                             Müslümanlar arasında iyi ilişkiler var; Açara’da aynı evde biri Hıristiyan diğeri Müslüman olan kardeşlerle karşılaşırsınız; aynı şekilde sürekli olarak baba Müslüman, oğul Hıristiyan veya tam tersini görürsünüz… Gürcistan’ın başka bölgelerinde Açaralı afetzede-göçmenleri sevgi ile karşıladılar; afetzede-göçmenlerin büyük bölümü de aynı şekilde karşılık verdi ve yaşıyorlar; Gürcistan’da hiç kimse Müslümanları kısıtlamıyor; dolayısıyla Müslüman afetzede-göçmenlerin ibadetini de kimse engellemiyor; isteyen herkesin Müslümanlık ile ilgili ibadetlerini yapmaya hakkı var fakat hiç kimse de rahatsız edici davranışlara katlanamaz… Bir örnek vereyim:
 
Birkaç ay önce, Açara TV belgesel film stüdyosu çalışanları ve ben Samtatskaro’da yaşayan Açaralı afetzede-göçmenler hakkında henüz oradaki olaylar yaşanmadan evvel film çektik; dolayısıyla iyi biliyorum ki Samtatskaro’da Açaralılar gerçekten cami açılmasını talep etmemişti; Tiflis’ten ve Pankisi vadisinden oraya giden birkaç kişi bunun için çalışıyordu… Köy halkı, ki onlar arasında Hıristiyanlarla birlikte ve Müslüman Açaralılar da vardı, kendi köylerinde yaşamayan ve Pankisi’den gelen birkaç Kist’in (Çeçen), Samtatskaro’lu Müslüman bir kişiyi kullanarak cami faaliyete geçirmek istemesine katlanamadı! 
 
Düşünün ki Yunanistan’dan bir Hıristiyan gelse şimdi bu Hacıyakup köyüne, Türkiye’nin ortasındaki bu köye yerleşse; birkaç sene sonra ise misafir olarak birkaç Rus getirse ve hükümetin izni olmadan da burada kilise inşaatına başlasa; Türkiye devleti, buradaki Müslümanlar ne yapar bu durumda?
 
E.Ş.: Tabi ki hiç kimse onlara izinsiz kilise inşa ettirmez; köy halkının rızasını dikkate almadan da nasıl izin verilir bunu söylemek zor…
 
T.P.: Şunu bilmenizi istiyorum, aynı şekilde Samtatskaro’da da yine Açaralılar izin vermedi Tiflis’den veya Pankisi’den gelen birkaç kişinin yeni satın alınmış özel bir evde bu şekilde baskı ile cami faaliyete geçirmesine; ayrıca iyi biliyorum ki o köyde Müslüman cemaat yoktu! Sonraki aylarda bu çok net görüldü; Gürcistan’ın Müslüman lideri Samtatskaro’da Müslüman cemaat olmadığını bizzat kendisi açıkladı… İnsan hakları örgütlerinin politize olmuş kesimi ise günümüze kadar konusu speküle etmeyi sürdürdüler…
 
E.Ş.: Biz Gürcistan’da ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz; kötü haber ise çok çabuk yayılıyor; eğer birisi kendi politik bakışı ile Türkiye halkını Gürcistan’a karşı ayağa kaldırmaya çalışıyorsa veya Gürcistan-Türkiye ilişkilerini baltalamak istiyorsa bunu ona sormak lazım… Biz, Türkiye vatandaşı Müslüman Gürcüler, en azından benim çevrem, din konusunun nazik ve tehlikeli bir konu olduğunu düşünüyoruz; bu bağlamda diyebilirim ki devletin izni olmaksızın minare dikilmesi de provokasyondur, minarenin sökülmesi ile ilgili politik gürültü koparılması da; bu politikacılar bu tür temelsiz ajitasyonların rakip partiyi değil Gürcistan’ı zor durumda bıraktığını ve düşmanlarını çoğalttığını anlamıyorlar mı?
 
T.P.: Erdoğan, haklısın; iç politik mücadele öyle yapılmalı ki ülke zarar görmesin… Maalesef Gürcistan’daki siyasi yelpazenin büyük kısmı sadece kendi kariyerlerine odaklanmışlar, bu günümüz Gürcü değerlerine ve hüsnüniyetine uygun düşmüyor; bunun birçok sebebi var; kısaca söyleyeyim; siyasetçilerin pek de az olmayan kesimi suçlu veya muğlak biçimde devlet karşıtı işlerin içerisindeler; Gürcistan’da son 23 yılda gerçekleştirilen darbeler, siyasi eğilimlerdeki radikal değişimler ve cumhurbaşkanının veya başbakanın öldürülüşü adil şekilde değerlendirilmediği müddetçe siyasi alan temizlenemez… Bence ilk önce devlete yönelmiş sağlıklı siyasi partilerin oluşması gerekir; bugün Gürcistan’da değerlere veya siyasi eğilimlere göre kurulmuş partilerin sayısı çok azdır…
 
E.Ş.: Katılıyorum; siyasi hayatta tanınmış yüzler tarafından kurulmuş klanlar değil siyasi partilerin olması şarttır… Ben yine siyasiler veya maceraperest kişiler tarafından dini farklılığın provoke edilmesine dönmek istiyorum: anlaşılan o ki dini çatışmalar üzerine çok konuşmanın Gürcistan için, genel olarak da Gürcüler için çok zararlı olduğunu düşman iyi biliyor; bu sanal problemlerle ilgili konuşmayı sürdürmek ne Gürcistan ne de Türkiye’de yaşayan Müslüman Gürcüler için gerekli değildir; bizim zaten öyle çok problemimiz var ki… Sosyal sayfalarda Türkiyeli Müslüman Gürcüler olarak, Samtatskaro veya Adigeni haberleri nedeni ile gürültü koparan Gürcistan’daki o Müslüman grubun bazı mensupları ile tartışıyoruz; onlara, Gürcistan’a karşı çalışmamalarını söylüyoruz fakat anlamıyorlar; böyleleri az sayıda ama maalesef çok aktifler…
 
T.P.: Şimdilik sayıları az fakat para çok kişinin gözünü kör eder; çok açık ki, Hıristiyan Gürcülere karşı, daha da ötesi yıllar önce bu afetzede-göçmenlere yaşamaları için kendi topraklarını, ev-barkını verenlere karşı başka ülkelerin Müslümanlarına çağrıda bulunan kişi için Gürcistan’ın ikinci sınıf değer taşımaktadır…
 
E.Ş.: Yine Gürcistan yönetimine sormalıyız: Müslümanların adına konuşan Gürcüler neden yurt dışından finanse ediliyor? Gürcistan’da dışarıdan finanse edilen cemaatlerin devletin menfaatleri ile örtüşmeyen işlerine dikkat edilmemesi de çok ilginç… Örneğin Azerbaycan bazı Müslüman cemaatlerine yeşil ışık yakmazken Gürcistan’da özgürler ve Üniversiteler bile açtılar… Bu Gürcistan için zararlı değil mi? Ayrıca Gürcistan’da çok fazla sayıda Türk okulu varken Türkiye’de ise Gürcüce bugüne kadar öğrenilemiyordu, Gürcü okulu üzerine ise konuşmaya bile gerek yok… Yine Adigeni’deki minare konusuna gelelim:
 
Türkiye’de Ardahan ilinde özellikle Posof İlçesinde toplanmış olan paralarla alınan minare (bakınız: http://www.ardahan.bel.tr/haber/5037/ardahanli-din-gorevlileri-ahiskada-minare-insa-etti.html) su borusu diye nasıl geçti Gürcistan gümrüğünden? Nasıl kuruldu Adigeni’de? O zaman nerede idi hükümet?
 
F.Ç.: Doğru! Burada bir kez daha tekrarlamak istiyorum: eğer Gürcistan Müslümanları için İslami kitaplar basılması, minare yapılması gerekiyorsa bu Gürcistan’ın kendi parası ile yapılmalıdır; ben bunların başka ülkelerin parası ile ve gizlice yapılmasını beğenmiyorum; eğer bizden yardım almaları gerekiyorsa, Gürcistan hükümeti üzerenden Türkiye hükümetinden resmi olarak talep edilmelidir; gizli yardımlar fazlası ile şüphe çekiyor.
 
E.Ş.: Haklısın Fevzi; bunun için bizler, oralı ve buralı Gürcüler ve iki ülkenin hükümetleri de iyi yorumlayıp değerlendirmeli ve fazlası ile zor günümüz dünyasında öyle adım atmalıyız…
 
T.P.: Benim sözlerimi söylüyorsunuz… Eklemek istiyorum:
 
Bizler, Hıristiyan ve Müslüman Gürcüler aynı kanı taşıyoruz, büyük tarihi hafızamız, toprağımız, geleneklerimiz, ana dilimiz, şaşırtıcı şekilde düzgün Gürcü alfabesi ve asırlar öncesine dayanan yazılı kültür… Eğer yeterince bilinçli olursak bizi hiç kimse karşı karşıya getiremez; bugün de tüm provokatörler hem bizim hem sizin tarafınızdan biliniyor ancak, bazı nedenlerden dolayı yine de suyumuzu bulandırıyorlar; günümüz internet dünyası daha fazla bilgi sahibi olmamıza imkân veriyor; gerçek tarihi de bugünü de iyi bilelim ki gelecekteki istikametimizi doğru görelim; siz zaten biliyorsunuz fakat Türkiye’de yetişmiş diğer Gürcüler de bilse iyi olur:
 
Biz Gürcüler Kafkasya’nın yerli halkıyız; 33 asır önce de ünlü Aiet’in Gürcü Devleti – Kolkheti vardı; Burada, Kolkheti arkeolojik kültürünün sınırlarına işaret dikkat çekmek istiyorum; Bugünkü Lazistan ve Klarceti, Açara, Guria, Samegrelo ve Svaneti, İmereti ve Raç’ça-Leçkhumi, Kartli, Samtskhe-Cavakheti, Tao… Aslında tarihi Gürcistan’ın tamamı.
 
Gürcüler sekiz yüzyıl önce Kral Tamari döneminde altın çağını yaşadı; Daha sonra büyük Gürcü devleti işgalci Moğollarla yaptığı savaşlarda yenildi; daha sonra 1555 yılından itibaren İran-Osmanlı İmparatorluğunun birlikte saldırıları yoğunlaştı; 1801 yılında ise Rusya İmparatorluğu da Kafkasya’ya yerleşti; 20. Yüzyıldan itibaren Kafkasya’yı özellikle Gürcistan’ı bir geçiş noktası olarak gören Almanya, İngiltere ve Amerika burayı yönetmek için uğraşıyor; bugün Bakü-Ceyhan petrol boru hattının Kafkasya bölümünü Amerika kontrol ediyor, Kafkasya’nın güneyini (Kars çevresi ve Tao-Klarceti-Lazistan) Türkiye, Kuzey Kafkasya’yı Rusya; Rusya’nın çifte standardının ve sözde büyük ağabeyliğinin zamanı çoktan geçti, bu yüzden Rusya şimdi Abhazların ve Osetlerin bir kısmını kullanarak Abkhazeti ve Tskhinvali taraflarını elinde tutmaya ve bu sayede Kafkasya’da jeopolitik alanını genişletmeye çabalıyor; büyük jeopolitik ihtirasların kurbanı ise Gürcistan ve Gürcü halkı oluyor…
 
Gürcistan’ın neredeyse yarısı işgal altında; biz bugünkü Gürcüler atalarımız tarafından kurulan devletimizi ve Gürcü halkının hayatını kurtarmak için çabalıyoruz… Gürcü halkı için toprak bütünlüğümüz dışında, Türkiye’de yaşayan milyonlarca Gürcünün kaçınılmaz asimilasyon sürecinden kurtarılması da aynı şekilde elzemdir; sizler Türkiye’nin sadık vatandaşları olmalısınız fakat etnik kimliğinizi korumalısınız; bu da sadece ana dilinizi korumanızla mümkün olur…
 
Gürcistan’ın bu kadar problemi varken bu dönemde sanki azınlık haklarını koruyormuş gibi Nigvziani’de, Samtatskaro’da veya Adigeni’de suni olarak dini çatışma durumu meydana getirmeye ve Müslüman ve Hıristiyan kardeşleri birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyorlar; buna paralel olarak da Gürcistan-Türkiye ilişkilerini germeye çalışıyorlar.
 
Şunu da vurgulamak istiyorum, Türkiye’deki bazı üst düzey yöneticilerin veya belediye başkanlarının Rusya işgali altındaki Abkhazeti’ye komik seyahatleri Gürcistan-Türkiye ilişkilerine gerçekten yarar sağlamaz; örnek vermek gerekirse İnegöl’ün Gürcü belediye başkanının ilginç Sokhumi seyahatinin ne gibi bir amacı vardı?
 
Biz Gürcüler sayıca az olan bir milletiz fakat büyük bir tarihimiz var ve bu tarih bağımsızlığı koruma ve bağımsızlığı elde etmek için verilen mücadelenin tarihidir… Gürcistan başkalarının hâkimiyet çabasına şimdi de katlanamaz. Yeryüzünde 33 asırlık geçmişe sahip olup hala yaşayan az sayıdaki halktan biri olduğumuz için, büyük bir ulusal kültürümüz olduğu için ve asırlar öncesinden gelen devlet geleneğine sahip olduğumuz için gurur duyuyorum! Doğrusu değerlerimizi hissetmek bizim enerjimizin ve mücadele kapasitemizin kaynağıdır; hiç kimse onlu sayılarla ifade edilebilecek kadar değersiz Gürcüyü veya siyasetçiyi satın alarak tüm Gürcüleri denetimi altına alabileceği yanılgısına kapılmasın…
 
Türkiye ile ilişkiler bağlamında ise şahsen kendi görüşlerimi şöyle özetleyebilirim:
 
1. Gürcistan-Türkiye dostluğunu samimi ve açık şekilde geliştirmeliyiz; biz Gürcüler hiç kimsenin Rusya’nın bize yaptığı gibi kendi emperyalist tutkuları dolayısıyla sinsice davranmasını istemiyoruz; Gürcistan’da artık Rusya’nın çifte standardına hiç kimse güvenmiyor; başka ülkelerin çifte standardını da çekemeyiz; biz, Gürcistan’ın ve Türkiye’nin iyi komşu olmasını istiyoruz; şimdi gerçekten Türkiye veya Amerika’nın Gürcistan’ı kendi ileri karakolu haline getirmesine veya yine Rusya’nın Gürcistan’ı yönetmesine katlanamayız…
 
2. Türkiye’de milyonlarca etnik Gürcü yaşıyor; Türkiye ve Gürcistan hükümetleri de akademik çevreler de bu Gürcülerin ana dillerini kurtarmak için çaba göstermeliyiz; ana dilin kurtulması iki yönlü aktiviteyi ifade eder:
 
-Türkiye Gürcülerinin yok olma tehlikesi altında olan yöresel konuşmalarını (Lazca, Tao şivesi, Livane şivesi, Maçakheli şivesi, İmerkhev şivesi, Açara şivesi…) korumalıyız;
 
-Türkiye Gürcülerine ataları tarafından oluşturulmuş, yüzyıllar öncesinden gelen ve Gürcü ulusal kimliğinin temeli olan Gürcü yazı dilini öğretmeliyiz.
 
Türkiye’de Gürcü dilinin kurtuluşu büyük Türkiye devletinden hiçbir şey eksiltmez fakat sayıca az Gürcü halkı için Türkiye Gürcülerinin dil-etnik kimliklerinin korunmasının hayati önemi vardır…
 
 
 
 
 







 

Copyright © 2013 Gurcu.org Ana Sayfa