Stalin adını duyan farklı kesimlerde ne gibi çağrışımlar yapıyor? Bir açıdan, dünyanın baş belası Alman faşizmine son verip İkinci Dünya Savaşında Hitler’i durdurduğu hususunda herkesin hemfikir olduğu kişidir. Stalin adının farklı kesimlerde çağrıştırdıklarından birkaçını detaya girmeden bir cümle ile hatırlatıp bunlardan sadece iki tanesi hakkındaki düşüncemi ifade ettikten sonra Stalin deyince bende ne gibi çağrışımlar yaptığını belirtmek isterim.
Stalin birileri için emperyalizmin karşısında insanlığın umudu, devrimci, emekçi sınıfın lideridir.
Bir kesim için Sovyetler Birliğinin güçlü ve saygın lideri,
Bazılarının gözünde 66 milyon kişinin katilidir.
Ahıskalı Müslümanları, Kırım Tatarlarını, Kuzey Kafkasya’dan başta İnguşlar bazı halkları vagonlara doldurup Orta Asya ve Sibirya’ya süren kişi de Stalin’dir.
Bir kesimin bakış açısına göre, gerçekte Gürcülerle ve Gürcistan’la alakası olmayan Abhazya’ya Gürcüleri yerleştiren ve işgal ettiren kişidir Stalin:
Geniş halk kesimleri için belirtilen konu ile ilgili en elverişli kaynak internet ortamı ve farklı internet sitelerinde bulunan bilgilerdir. Belirtilen husus nispeten yakın tarihteki olaylarla ilgili olduğundan, bizim için ilginç olan bu konunun çevresinde dönen o tür bilgilere inanarak gerçek olayları göstermemiz kolay değildir.
Oysa Stalin 1878 yılında doğdu. Çok daha eskiden yapılan ve halen Abhazya’da (Abkhazeti) bulunan tüm tarihi eserler Gürcü yapısıdır. Orada tüm yer adları, köylerin, şehirlerin, derelerin, balıkların isimleri hep Gürcüce olduğu gibi halk da tarih boyunca Gürcü idi. Sadece şu hususları dile getirmek dahi bazı şeyleri anlatıyor; Biri tüm Abhazya’da (Abkhazeti) örneğin 300 veya 500 sene önce veya daha eskiden yapılmış bir tane Abaza-Apsuva eseri gösterebilir mi? Neden oradaki tüm tarihi eserler Gürcü eseri, büyük kısmı da Gürcü mimarisi özelliği taşıyor? Stalin doğmadan bin sene önce yapılan o eserleri de mi Stalin yaptırdı? Birkaç bin senelik isimleri, Kartveluri dil grubuna ait (Gürcüce, Megrelce, Svanca) dere, tepe isimlerini de Stalin mi koydu? Bin sene önceki tarihi Abkhaz Krallarından Gürcüce konuşup yazmalarını Stalin mi istedi?! Önümüzde dikkat çekici ve birçok şeyi anlatan gerçekler var. Kiliselerini Gürcü mimarlara yaptırmalarını, Abhazya (Abkhazeti) halkının Gürcüce dua etmesini, aynı zamanda da kendi kiliselerini 9. Yüzyılda Yunan kilisesinden ayırıp Mtskheta merkezli Gürcü kilisesine bağlanmak için mücadele etmelerini de eski Abkhazlara Stalin mi söyledi? Bugünkü Abhazya’nın başkentinin Kartveluri dil grubunun üyesi Svanca’dan geldiği bilimsel olarak kabul edilen ismini Stalin daha dünyaya gelmeden kendisi koymuş olabilir mi? Stalin dünyaya gelmeden asırlar önce Sokhumi’nin Megrellerin liman kenti olduğunu belirtmek için “Porto Mengrello” diye haritalara işlemelerini Cenevizlilere henüz doğmamış Stalin mi tembihledi?!... Kısaca “Abhazya’nın Gürcistan’la ve Gürcülerle alakası yok, oraya Gürcüleri Stalin yerleştirdi” demek tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değildir!
Başka bir kesime göre Güney Osetya’yı kuzeyden ayırıp Gürcistan’a bağlayan Gürcü
Bu da Rus propaganda makinasının üretip insanlara yutturmaya çalıştığı ve amacı açıkça belli olan bir yalandır. Esasen Osetya bir tanedir, o da Kafkas Dağlarının kuzeyinde, Rusya Federasyonunun içinde bugün “Kuzey Osetya” diye hitap ettikleri özerk Cumhuriyettir. Rusya birilerine bağımsızlık vermek istiyorsa Osetya’ya vermelidir. “Güney Osetya” denen yer Gürcistan’ın orta yeri, Tskhvinvali Bölgesidir ve Rusya Gürcistan’ı işgal ettikten sonra Tskhinvali Bölgesinin adını yapay şekilde Güney Osetya olarak değiştirmiştir. Stalin veya bir başkasının burayı zamanında kuzeyden ayırıp Osetya’yı “kuzey” ve “güney” olarak iki parçaya böldüğü söylentisinin gerçekle hiçbir alakası yoktur (Bakınız http://www.gurcu.org/guney-osetya-neresi-erdogan-senol-davitadze-icerigi-219.html).
Türkiye’deki bir kesime göre Stalin ikinci dünya savaşı zamanında Artvin, Kars ve Ardahan’ı Türkiye’den isteyen, buraları Rusya’ya (Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine) bağlamaya çalışan, Türkiye ve Türklerin düşmanı, komünist, Sovyet lideri.
Stalin konusu farklı kesimlerde faklı düşünceler ve duygularla ilişkili durumdadır. Hakkındaki düşüncelerin bu farklılıklarına rağmen kişi eğer gerçek tarihi ve somut olayları biliyorsa kendisi bir sonuca varacaktır. Bunun için de kısa tarihsel bilgiler sunacağım.
Rusya tarafından 1801’de işgal edilen Gürcistan Çarlık Rusya’nın yıkılmasının ardından 26 Mayıs 1918’de bağımsızlığını yeniden tesis etmiş, yeni kurulan Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere dünya ülkeleri Gürcistan’ın bağımsızlığını tanımıştı. Ancak tanımasına rağmen kısa bir süre sonra Moskova merkezli Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (S.S.C.B.) yönetimi 1921 yılının Ocak ayında Gürcistan’ı işgal etmeye karar verdi. 11 Şubat 1921’de Rus Kızıl Ordusu başkent Tiflis’i işgal etmek amacıyla Gürcistan’a saldırdı ve savaş bu tarihte başladı.
Gürcü birlikleri ve silahlanan gönüllüler Kızıl Orduya karşı savaşıp büyük direniş gösterdi. 15-16 Şubattaki çarpışmalardan sonra Gürcü birlikleri geri çekilip Tiflis’i savunmaya geçti. 18 Şubatta Kızıl Ordu Tiflis’e saldırdı. Özellikle 20-22-23 Şubat 1921’deki çarpışmalar çok kanlı oldu ve birçok kişi kahramanca can verdi. Buna rağmen Kızıl Ordu Tiflis’i işgal etmeyi başaramadı. 22 Şubattaki çatışmalarda cephede vurulup ölenlerden biri de 20 yaşında bir genç bir kız, kahraman Maro Makaşvili idi. 24 Şubatta kritik bir gelişme oldu. Düşman birlikleri büyük takviye aldı. Gürcü askerinin ise mühimmat ve cephanesi bitiyordu. Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti Avrupa’dan da destek alamadı, bunun sonucunda hükümet başkent Tiflis’ten ayrılmaya karar verdi, önce Kutaisi’ye sonra Batum’a oradan da Avrupa’ya gitti.
25 Şubat 1921 günü Kızıl Ordu başkent Tiflis’i işgal etmeyi başardı. Türk Ordusunun da 16 Mart 1921’de Batum’a saldırması durumu daha da zorlaştırdı. Onlar askeri birlikleri kuşatıp Gürcü askerinin silah bırakmasını istediler. Bu sırada Demokratik Gürcistan Cumhuriyeti Hükümeti Batum’da bulunuyordu. Başka çıkar yok kalmadığını düşünen hükümet, esasen Rus çıkarlarını yürüten Gürcü Bolşeviklerle görüşme masasına oturdu ve 18 Mart 1921’de ateşkes ilan edildi. Buna paralel olarak 16 Mart 1921’de Moskova’da Ruslar Türklerle anlaşma yaptı, bu anlaşmaya göre Türkiye Açara’yı istemekten vazgeçip Batum dâhil Açara’yı Sovyetler Birliğine bağlı Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin içinde kabul ediyor, Artvin, Kars ve Ardahan’ı ise Ruslar Türklere bırakıyordu. Fakat bu konuda kimse henüz bir şey bilmiyordu ve Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti’ne bağlı General Giorgi Mazniaşvili komutasındaki Gürcü askeri birlikleri Türk Ordusunu 18 Mart günü Batum’dan çıkardı. Batum Gürcistan’ın ayrılmaz parçası olarak kaldı. Neo Jordania yönetimindeki Menşevik hükümet (Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti Hükümeti) üyeleri de aynı gün Batum’dan ayrılarak Fransa’ya gitti.
Kızıl Ordunun işgali ile fiili olarak Gürcistan’ın bağımsızlığı sona erdi ve Çarlık Rusya’sının 1801’deki işgalinden sonra Gürcistan bu kez de yeni kurulan S.S.C.B.’nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) işgalinin kurbanı oldu. Tüm bu yukarıda anlatılan olaylar Stalin işgalci Moskova yönetiminin içinde iken oluyordu. Stalin, Sergo Orconikidze ve dönemin Komünist Partili başka Gürcüleri Rus çıkarlarına birlikte hizmet ettiler ve Gürcistan’ı işgal etmeyi birlikte başardılar. 117 yıllık aradan sonra yeniden kavuşulan bağımsızlık sadece üç yıl sonra kaybedildi ve ülkeyi yeniden ve bu kez Bolşevik olan Moskova’ya bağladılar.
Azerbaycan’da ise daha önce, 1920 yılının Nisan ayında Sovyet Rejimi kurulmuş ve Azerbaycan Moskova’ya bağlanmıştı. O güne kadar her zaman Gürcistan toprağı ve halkı da Gürcü olan Hereti Bölgesi toprak talebi olmadığı halde 1921 yılında Azerbaycan’a verildi. Azerbaycan’a 4768 km2 yüzölçümündeki Gürcü toprakları Stalin ve Orconikidze arasındaki mutabakat sonucu verilmiştir (Bakınız http://www.gurcu.org/orconikidze-ve-stalin-saingilo-yu-nasil-hediye-etti-caba-samusia-icerigi-498.html).
Ermenistan eski çağlardan beri Gürcistan’ın güney komşusu idi ve Ermenilerin bin yıldır bağımsız devletleri yoktu. Ermeniler 1918 yılında bağımsızlık ilan ettiler ve bin yıl önce kaybettikleri bağımsızlıklarına yeniden kavuştular. Yeni kurulan Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kendine temel politika olarak “Büyük Ermenistan”ın kurulması idealini benimsedi. Ermeni milliyetçileri Ermenilerin bu zamana kadar ayaklarının değmiş olduğu ne kadar toprak varsa hepsini istiyordu. 1921 yılında Komünist Parti Transkafkasya Sovyet Bürosu ve Gürcistan Komünist Partisi Politbüro kararı ile Borçalo bölgesinin güney tarafları yani 2367 km2 yüzölçümlü “Lore” İlçesi Ermenistan’a verildi. İlerleyen zamanlarda, 1925 yılında yine aynı şekilde Borçalo yöresinin 207,94 km2’lik bir parçası daha Ermenistan’a verildi. Bütününe bakıldığında 1921-1925 yılları arasında Gürcistan’ın 2575,38 km2 toprağını Ermenistan’a teslim ettiler. Buralar Gürcistan toprağı, halkı da üzerindeki tarihi eserler de Gürcü olduğu halde Stalin orayı Ermenistan’a verdi (Bknz. http://www.gurcu.org/stalin-lore-yi-ermenilere-nasil-verdi-caba-samusia-icerigi-422.html).
Stalin’in yönetimin başında olduğu yıllar: 1922-1953 yılları arasında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin siyasi ve askeri lideri idi. 1922 yılından itibaren Komünist Parti Merkez Komitesi Genel Sekreteri idi. Onun iktidarında Gürcistan’da Moskova’ya karşı ayaklanmalar yaşandı. Svaneti’de, Raça’da, Kaheti’de, Hevsureti’de… Tüm bu ayaklanmalar Kızıl Ordu tarafından şiddetli biçimde bastırıldı. Bunu baskılar ve tutuklamalar takip etti. 1923 yılından sonra baskılar had safhaya ulaştı. Cezalandırıcı birlikler Guria, Svaneti, Kaheti ve tüm Gürcistan’ı tahrip ettiler. Daha önce hapse atılmış olan siyasi tutukluları da kurşuna dizdiler.
28 Ağustos 1924 yılında Çiatura’da başlayan ayaklanmadan sonra işgal hükümeti tüm Gürcistan’da sıkıyönetim uyguladı. Halka eziyet, terör tüm Gürcistan’ı sardı. Cezalandırıcı birlikler özellikle Tiflis ve Batum’da halkı feci şekilde cezalandırıyordu. Silahlı ayaklanma organize bir şekilde başlamadığı halde Guria, Samegrelo, İmereti, Kartli, Kaheti de ayaklanmaya katıldı. Zor da olsa ayaklanmayı bastıran Bolşevikler tutukladıkları kişileri ve aynı zamanda Rusya’da tutuklu bulunan Gürcüleri kurşuna dizdiler. Kvirila istasyonunda Çiatura’dan getirdikleri insanları bir vagonun içinde infaz etmeleri en vahşi katliamlardan biri idi. 1924 yılında Sadece Samegrelo’da 450 kişi öldürüldü. Bu ayaklanmada kurban giden insan sayısı 4.000 kişidir.
Gürcistan’ın Meskheti (Ahıska) Bölgesinde yaşayan Müslüman Gürcüler daha önceki Rus kayıtlarında bile “Müslüman Gürcü” olarak kayıt altına alınmıştı. Sovyetler Birliği döneminde durum değişmiş, onlara Azeri öğretmenler gönderilerek okullarda zorunlu olarak Azerice eğitim verdirilmiş ve bunu onların etnik kimliklerinin değiştirilmesi izlemiştir. İkinci Dünya Savaşı yıllarında ise Ahıska’nın Müslüman halkı topraklarından sürülmüş, bu halka günümüze kadar dinmeyen büyük acılar yaşatılmıştır.
1941 yılına gelindiğinde, dünyayı paylaşamayan memnuniyetsiz faşist ve emperyalistlerin sebep olduğu İkinci Dünya Savaşı Başlamıştı. Stalin yine Sovyetler Birliğinin lideri idi. Hitleri durduran, faşizmi yenen, Almanya’yı dize getiren Stalin oldu. Ancak sonuçta 1941-1945 yılları arasında yaşanan savaşta 400 bin Gürcü cephede öldü. Gürcüler ve Gürcistan’ın İkinci Dünya Savaşı ile doğrudan ilgisi yoktu. Gürcü askerler bu savaşta sadece Gürcistan’ın bağlı olduğu S.S.C.B. Kızıl Ordusunda zorunlu askerlik yaptıkları için yer aldılar. O zamanki Gürcistan nüfusunu düşünecek olursak her üç Gürcü erkeğinden biri İkinci Dünya Savaşında hayatını kaybetmiştir. Bugünkü duruma bakacak olursak onların her biri esasen Rusya çıkarlarına kurban gitmiştir.
Pravda Gazetesinde Stalin’in siparişi ile 1945 yılında yazılan bir makalede Kars, Ardahan ve Artvin ile ilgili toprak talebi dile getirilmiş ancak bu konuda somut adım atılmamıştır. Bu yazıya istinaden Türkiye Sovyetler Birliği ile sınırı olan illerinde sözde tedbir almak istemiş ve Artvin’de yaşayan Gürcüleri zorunlu göçe tabi tutmuş, 1946 yılında halkı öz topraklarından Marmara Bölgesine göndermiştir. İsmet İnönü’nün emri ile Ardanuç ilçesinin Gürcü halkı Bursa’ya göç ettirilmiş, Ardanuç’a ise dışardan başka unsurlar getirilerek yerleştirilmiştir. Bunun neticesinde Gürcülerin en önemli yerleşim yerlerinden ve tarihi başkentlerinden biri olan Ardanuç’ta bugün hiç Gürcü kalmamıştır. Bugün Bursa ve çevresinde yaşayan “eski Ardanuçluların” iki kuşak öncesi Gürcüce bildiği halde kendileri Gürcülüğü kabul etmezler. Bunun sebebi Gürcü oldukları için daha önce cezalandırılmış olmalarıdır. O dönemin hükümeti Ardanuç’ta yaptığını Borçka, Maradit, Klaskur, Murgul gibi yerlerde de yapmaya kalkmış ancak buraların halkı söz konusu uygulamaya direnmiş ve göçten kurtulmuştur. O günün şahitlerinin bir kısmı bugün hala yaşamaktadır. En az İsmet İnönü yönetimi kadar Stalin de işlenen bu suçun failidir, dolayısıyla bu sorumluluk onun da boynundadır…. Stalin’i bu zorunlu göçün başlangıç sebebi olarak adlandırırsak tam olarak adil oluruz!!!
Stalin’in adının anılması faklı kesimlerde farklı çağrışımlar yapıyor olabilir ancak benim için O’nun adı öncelikle yukarıdaki olaylarla ilişkilidir. Her ne kadar Stalin adı dünyanın yakın geçmişindeki birçok karanlık olayla ilişkili olsa da tabii ki başka olaylarla ilgili olumlu değerlendirme imkânı da ihtimal dışı tutulmamaktadır.
Erdoğan Şenol (ერეკლე დავითაძე)
09/05/2017
|